21 Aralık 2017 Perşembe

SOĞUK YÜZLER ,GRİ ŞEHİR




yaklaşık 3 yıldır hala bu şehirde yabancı gibiyim. akşamları ellerinde çanta, takım elbiseleri ve asık suratlarıyla evlerine dönenlerle nedense barışamadık. burası başkent sıkılıp,tıkılıp kaldık. ‘’insan sevmediği şeylerle sevdiklerinden daha fazla yüz göz oluyor’’ demiştim bir keresinde, bunu ankara için söylemiştim. çünkü bu şehirde sizi bağlayan şeyler olmadığı müddetçe bu şehre bağlanmak akıllıca gelmiyor. cazip olan şeyleri barındırmıyor. birkaç eğlence parkı, köşelere sıkıştırılmış ve bizi de bi o kadar sıkmış olan cafelerden başka. mekanlar insanlarla anlam kazanır diye düşünürdüm insanlar bi yerleri şekillendirir, oralara duygu ve his taşır. ama mekanlar da bi o kadar önemliymiş.


canınız çok sıkılınca kendinizi vuracağınız bir sahil yok, bir omuz bulmazsanız zor. bulamazsanız kafayı duvara vuruyorsunuz çünkü. çağın hastalığı sıkılmak. şikayet şikayet şikayet hemde aralıksız. memnun olmadığı sürece, mesutta olamaz insan işte ben ankaraya bu anlamda bir teşekkür borçluyum. sizi zil zurna yalnızlık sarhoşu ediyor ve hayalinize ‘’öteleri’’ sığdırıyor. biraz umursamaz biraz grilik bi o kadar soğuk ifadeler yerleştiriyor. ankara beni katı kalpli değil ama hissiz bir insan olmaya sürüklüyor. bazı şeyleri oluruna bırakmasanız da oluveriyor. bu şehrin inilen ve çıkılan yokuşları değil, düz yolları, tükenmiş insanları yoruyor. başkent, kendinden size bir parça katmadan gitmenize izin vermiyor ve siz farkında olmadan alıyorsunuz. soğuk yüzler, gri şehir… tepelerden’’ bırak beni’’ diye bağırıyorsunuz. bağırın birgün ya seveceksenizdir belki zorla, ya gideceksenizdir alışılmış ve pişmanlıkla..





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder