12 Ekim 2021 Salı

TUVALET EĞİTİMİNDE DELİRMEYE 5 KALA

 Bu yola girip google de harıl harıl sizinle aynı süreçleri yaşayan insanları ararken, asıl gerçeklerin olduğu sayfadasınız hiç şüpheniz olmasın. Gelin analık deliliktir diyerekten ağlayalım ve çocuğa travma yaşatmamak için çabalarken biz travmalık olalım.

Safura 27 aylık 24 aylık olduğundan beri bana kilot alın bezi istemiyorum diyerek beni galeyana getiren bir bebe.
Doğduğundan beri su gibi büyüyen, herkesin; “ne şanslısın nasıl büyüdüğünü anlamadın sen hep kuranlar, kitaplar okudun ondan zaar  bu akıllı bebe” diyerek parmakla gösterdiği bir çocuk ( ya da her anne gibi ben böyle sanıyor olabilirim)
Neyse dedim hazır 3. Kez kovid oldum bence bismillah diyerek başlayalım.
 Safura kolay büyüdü tuvalet eğitimi de öyle olur zaten (çok beklersin kafanda saç kalmadı)
Minnoş kilotlar Kankisi Sare’yi anlatmalar , sıvı tüketiminde ambargo uygulamaları alezler, tuvalet aparatı ve akşamdan yapılan bir takım konuşmalar ile ilk gün başladım.
Kimse bana gerçekleri aktarmamış yazıklar olsun.
3-5 günde olur dediler kafayı böyle böyle yedirttiler
Bizim kızın içinden başka bir çocuk çıktı.
Psikolojisi bozulmasın diye benim şarteller yandı
Bulduğu her pozisyonda tüm eve işeyip durdu.
72 sülaleme haber verdim, geçmiş olsun için arayan herkese kovidi geç kurşun yesem tuvalet eğitimi kadar olmaz dedim, 3. Günü bekle dediler
3.Günün sabahında tuvalete yaptı bende bir alkış tufanı bir stikerlar yağıyor kızın üzerine yavrum bi afalladı
Sonra kakasını söyledi aha dedim oldu bu iş. Herkesin beni havalara atacağı, bundan da geçtin yine iyisin diyeceği eşikten geçiyordum ki, Erken sevinme ve sabırsızlığım beni yakalayıp, hooop dedi. Öyle kolay değil. 

Sorunumuz tuvaleti tutma, yapmama olmadı geceler ve öğlen uykuları kuru kalktı ,denk getirdikçe yaptı fakat  “kızım çişin gelince söyle dediğimde, -tamam annejiiimmm “demesine rağmen asla söylemedi yaptıktan sonra “ayyy yaptım ben “diyip tuvaletin zorlu yolunu tuttu.bir anne yazmıştı ; Diliyle beyni birbirinden bağımsız heh işte bu bizim kız. Dil papuç kadar ama sinapslar kopuk ya da akli melekelerini kullanamadı . Analık içgüdülerim bu böyle gitmez bez tak diyince sabrım %38 falan oldu.
Çocuğum çişin var mı sorusundan 10dk sonra çiş yapması asla tesadüf değildi her seferinde “öyle ölmem annem kurşun at” dedim durdum
Tuvalete Yaptığında içimde kelebekler uçuştu durdu
Bir çiş bir kaka insanı nasıl bu kadar mutlu eder ??????hakikaten annelik delilik.
Günler bu döngüde geçti durdu kızmadım azarlamadım ilk günlerde yaptığım gibi sürekli gözüm poposunda , 3dk düşecek şekilde “tuvaletin var mı diye sormadım, rencide etmedim ,banyoda evin geri kalanından daha fazla zaman geçirdim , tuvalet şarkıları , kitapları hiçbiri tutmadı yok yok YOOOOKKK

Tutma refleksi mi acaba gelişmedi diyip ıslaklıktan rahatsız olması için 3 dk sonra falan değiştirdim, kaslar kabullensin diye deve cüce oynamaktan ben kas yapar oldum.

Bir hafta oldu hala gelişme yok bakıcı abla başlarsa ne yaparım, hiç kimse anne gibi kabullenmez üstelik minnoş ablamız bekar hayattan soğutmak istemeyiz diye aldı beni X2 sitres

8.gün Bana bir ağlama krizi geldi kendimi durduramıyorum yok dedim olmayacak böyle bez taktım geri bu sefer çıldıran o oldu ben kilot giycem bez istemiyorummm
Beni ağlar görünce mi yoksa beze inat mı gitti, tuvaleti kendi söyleyip yaptı.
Arkadaşlarımdan gelen zibilyontane akıl danışma mesajlarını okurken, bunlar ileride ne gülünecek anı olur be dedim. Kötü günleri geride bıraktık sırada daha kötü günler mi var editleyeceğim

Gece yatırırken sürekli anne ağladın rahatladın  mı ne de olsa ağlamak yağmur gibidir diyip durdu. Gözyasım pıt analık vijdanım Pert.
Olsun ne de olsa ağlamak yağmur gibidir.

30 Mart 2021 Salı

DİJİTAL DETOKS.


Detoksta bir ay doldu ilk haftalar sıkıntıdan evin içinde dört döndüğüm oldu aslında sosyal medyadan son 1 yıldır kendimi tecrit ettiğimi düşünürken, olması gerektiği kadar tecrit etmediğini gördüm.
Neden bu karara vardığıma gelirsek; kuran’da “zaman” için yemin edilmiştir bu da Cenab-ı hakkın yemin ettiği hususa önem atfettiğinden ötürüdür. Vaktimin kısır döngüde ve her boş anımda elimin kara bir ekrana gitmesinde, pek hayırlar bulacağımı ummuyorum.

Bu yazıyı okurken bu da amma yaygara yaptı bu meseleyi diyebilirsiniz çünkü insanız; Bildiklerimizi abartmaya bilmediklerimizi küçümsemeye meyilliyiz.
Bildiklerimizi büyütmeye, bilmediklerimizi küçük görmeye programlanmışızdır ve tabi ki en önemlisi;Bir şeyi gündeminizde tutmak istiyorsanız, sürekli ona dair kendimize çağrışımlar belirlemeliyiz (o konuya dair okuma, dinleme, izlemeler)

Freud ve Pemberton’un kokainden büyülenmesi gibi biz de bugün teknolojiye hayranız ve bedelini görmezden gelmeye hazırız. Zararını değil ,yararını deşiyoruz çünkü parıltılı görünen bir çok yararı var.
Her yeni bağımlılık aklanmak için kendine yollar arar eroin, uyuşturucu gibi maddesel bağımlılıklar da ilk keşfedildiğinde uzunca bir zaman zararına set çekildi (bkz; freud ve pemberton’un bu konuda çalışmaları ve alternatif bulma çabaları)

Bu süreçte sosyal medyayı bilgisayar ve bozuk bir telefondan kullanırken, elime telefonu her aldığımda tek uygulama olan kitap sitelerinde döndüm durdum 
Bu cihazlar sürekli bizimle olacak şekilde tasarlanmıştır satış artırıcı temel özelliklerinden biri budur ve bu nedenle hayatlarımızın teknoloji ve teknolojisiz bölümleri arasındaki sınırları delmelerine izin vermek çok kolaydır.


Dijital minimalizm/ cal Newport ( bu adam pazar listesi yazsa dahi okurum) kitabını rehber edinerek ilerledim/ Kitabın asıl hedefi; sosyal medyayı tamamen hayatınızdan çıkarmak değil,
Kaçınmamız teknolojilerin boşluğunu dolduracak yüksek kaliteli faaliyetler keşfetmek.
benim keşfettiğim faaliyetler; salt yürüyüş,(telefonsuz ve mümkünse erken saatlerde) yatağa yarım saat erken girip, yarım saat erken uyanmak, vaktim yok dediğim bütün işlerime vakit bulmak(derin temizlik vs), kafamın bir köşesinde geçen düşüncelerin hepsinin daha sağlıklı olması, daha huzurlu hissetmek ve okuduğumdan daha fazla kitap okumak hatta 3/4 kitabı birden okumak

Özellikle YouTube, meğersem sürekli güncel olarak kullandığım bir platformmuş.Ben bunu Instagram diye düşünüyordum fakat fena yanıldım.YouTube’a her seferinde elim gitti o dürtüselliği atlatmanın tek yolu bu aşermenin sonlanacağına inanmak ve BEKLEMEK. Bekleyince geçiyor.
Diğer bir şey bu detoks bittiği zaman daha önce gerçekleştirdiğim detokslarımdan da tecrübe ettiğim üzere, kullandığım teknolojilere hevesle geri döneceğimi düşünmüştüm.Aslında bunlardan hiç zevk almadığımı fark ettim
dizi platformları da bir nevi bağımlılık aslında özellikle tek sezonluk dizileri başlayınca, tüm her şeyi bırakıyordum buna binge watching deniliyor bir oturuşta bitirmenin altında yatan sebep ise; BELİRSİZLİK.
buna da şöyle bir çözüm getirdim; Bir bölüm genellikle 42 dakika sürer ilk bölümün son birkaç dakikası ilk belirsizliği kurgulamaya ve vermeye ayrılmıştır; Mesela biri vurulur ve biz hayatta kalıp kalmadığını merak ederiz veya katil ortaya çıkar ama biz kim olduğunu göremeyiz. Sonra ikinci bölümün ilk Birkaç dakikası ilk bölümün sonundaki belirsizliği çözmeye ayrılır bu sayede izleyici aynen tahmin ettiğiniz gibi bölümün sonuna doğru gelecek ikinci belirsizliğin beklentisiyle izlemeye devam eder. Her bir 42 dakikalık bölümü başından sonuna kadar izlemek yerine, her bölümün ilk 37 dakikasına bakıp diziyi belirsizlikten önce kapatmaya başladım. Ya da bir sonraki bölümün başına bakıp belirsizlikleri çözümleyip kapattım bu yaklaşım izlemenin keyfini azaltmadı, ardarda izleme olasılığını azalttı

Yazar sizden minimalist teknoloji elemesi yaparken bu detoksun sonucunda ne gibi faydalar elde ettiğinizi soruyor (?)Ben bunu bir dürtü olmaktan çıkardım sadece ihtiyaç dahilinde ve faydalı olmak adına paylaşım yapmaya başladım.
Ve kendime şu soruyu sordum; bu teknoloji gönülden değer verdiğim bir şeye doğrudan fayda sağlıyor mu ?
Kitap grubu beni en yararlı uğraş olarak yönlendiren meşgalem oldu ve detoksu grupla gerçekleştirmek, insanları şahit tutmak ayrıca etkili oldu diyebilirim. Bu arada grubu (bu bir itiraftır)kendim için kurdum çünkü insan önce kendi için okur başkaları için okuduğu zaman okuduğundan bir şey anlamaz, popüler olduğu için okuduğu kitabı hızlı bir hevesle bitirir ve okumak için okumuş olur. bu sene okuduğum ve beğendiğim kitapları ikinci kez okuduğumda hiç fark etmediğim noktaları fark ettim. bilginin irfana dönmesi gerektiğii; Yalnız baya ciddi fark ettim ve işe koyuldum.
Nitekim öyle de oldu kusursuz dikkat, dijital minimalizm gibi hedeflediğim konulara, beraber hareket ederek ve karşımdaki kitleyi şahit tutarak daha kestirme bir yoldan ulaştım.
Şimdi size tabi ki Hedonist klişelerle gelmiyorum. Haleluyaaa ha-le lu yaaa hadi derin nefes alın ,eller yukarı hopp rahatlama geldi mi ponçikliğine de bürünmüyorum ben hayatımı yönetmeyi başardım, sizde başarın istiyorum .

  Dijitalleşme azalttıkça kitap okuma performansım da yükseldi. Dikkat seviyem de ise ciddi bir ilerleme var yani mesele vitamin eksikliği falan değil sizden almayı istedikleri bir şey var o da dikkatiniz. Dikkatinm bana aittir neye dikkat edeceğimi ben seçerim Buda benim için neyin gerçekten değerli olduğunu gösterir. Dijital çağı bende;her şeye odaklanmalı ve hiçbir şeyi kaçırmamalıymışım gibi bir dürtü oluşturuyor ,kapasitemin üzerinde bir performans bekliyor.

İnsan bir şeye kendini vererek pür dikkat odaklanmış ise dikkatini böldüğü zaman yeniden bunu toparlaması tam 22dk alıyor ve biz her seferinde tam odaklanmışken ,telefonu elimize aldığımızda, yeniden okumaya ya da işimize dönünce , 22dk boyunca okuduklarımız çöp oluyor bu meseleyi aşınca,Kitabı anlayıp, bilgilerini aklımda tutmam isabetli olmaya başladı.
Kitap, kendisiyle beraber başka bir faaliyet yürütülmesine izin vermeyen bir objedir; sizin dikkatinizi kendine mahkum kılar. Teknolojik aletlerin sunduğu çeşitli aktivite ve oyunlar kişinin dikkatinin dağılmasına davetiye çıkarmaktadır. Size bilgilerimi Google’dan aktardım desem bana itimadınız ne derece olurdu acaba ? internetten edindiğimiz bilgileri hatırlamak konusunda kendimizi zorlamayız buna “google etkisi” denir. Çünkü bir tuşla aynı bilgiye yeniden ulaşabileceğimizi biliriz ama Kitap okumak tamamen salt ve analog bir beceridir en önemlisi güvenilirdir. Nicholas Car şöyle diyor; İnternetini oluşturduğu en büyük problemlerden biri, internetten edinilen bilginin “uzun süreli bellek “ve “çalışan bellek “ arasında karışıklık yaratmasıdır.Sağlamlaştırılıp bir temele oturtulmayan bilgi uzun süreli belleğe aktarılamaz. Bu bilgi çalışan bellekte kalır. İnternete maruz kaldığımız yoğun bilgi ve bilgi işleme hızımız yüzünden, detaylar uzun süreli belleğe atılamıyor. Sanılanın aksine uzun süreli bellekte bilgi aktarmak beynimizde yer açar; yeni bilgiler için beyinde alan kalır ancak çalışan hafızadaki bilgiler beynin yüzeyini o kadar meşgul eder ki başka bir şeye akıl yormak için kapasite kalmaz ayrıca bu bilgiler yerleşmiş ve uzun süreli belleğe atılmış bilgilerde olmadığı için bu bilgileri geri çağırmak da hatırlamakta kolay değildir. Tüm bu nedenlerden dolayı internetten edindiğimiz bilgiler sonucunda sanki çok şey biliyormuş gibi hissederiz ancak sağlam ve kolayca hatırlanan bir entelektüel birikim ortaya çıkmaz .Kendimizi olduğumuzdan daha bilgili ve zeki sanırız Buda yeni neslin en büyük yanılsamalarından biridir.''
Peki çok okumak iyi bir şey midir? diye sorular alıyorum. Okumayıp ne yapacağım? diye cevap veriyorum. Açıkçası ,silikon Vadisi’nin kuklası olmak beni huzursuz ediyor.
eskiden âlimler daha fazla okumak için yemeklerini sıvı formatta tüketirlermiş soruyorum size okumak niteliği varsa zararlı olabilir mi?

Silikon vadisi demişken onlardan nefret ediyorum. hayatınızı mahvettiği için bir uyuşturucudan Nefret etmeye başlasanız bile beyniniz o uyusturucuyu istemeye devam eder. Geçmişte onun psikolojik bir gereksinimi yatıştırdığını hatırlar ve bu nedenle de aşerme şeklindeki istek devam eder .
Aynı şey davranışlar içinde geçerlidir çok fazla zamanınızı tüketti için Instagram veya Twitter’dan artık nefret etseniz de güncellemeleri istemeye aynen sizi mutlu ettikleri zamandaki gibi devam edersiniz. Bu kadar zararlı olmasını bildiğim halde kendimi nasıl ona bırakırım bu biraz bence iradesizlik veya kendini önemsememe durumu.
Burada önemli olan kendimize anlamsız yükler bindirmemek, kimseyle kıyaslamamak. Çünkü her birimizin şartları , mizacı, hayat düzeni bambaşkadır. O yüzden bildiklerimizle amel edersek rutinlerimize sadık kalırsak hakikaten zor olduğunu düşünmüyorum.
Yine sosyal medyanın en zarar verici yönlerinden bir tanesi karşımızdakini bir makine olarak algılayıp, ona göre empatiden yoksun davranmamız.
orada bir insan yok, bir makine var.
Araştırmalara göre Z kuşağında şu anda anksiyete yani kaygı bozukluğu çok yüksek. Ben neslinin belirleyici özelliği şu ;iPhone’lara ve sosyal medyanın içinde büyüyen bu gençler kesintisiz internet erişiminin olmadığı bir dönemi hatırlamıyorlar bu özelliğin bedelini de ruh sağlıkları ile ödüyorlar. 
Yok kavramını bilmiyorlar çünkü Google de her şey var.
İnsan anksiyete gibi bir rahatsızlığın sebeplerinde çok derin nedenler arıyor çünkü teknoloji bağımlılığını kendine yakıştıramıyor. Halbuki bugün ilk akla gelen sebep olmalı.
Teknoloji ,kültürün bir parçası haline geldi ve ufak tefek şeyleri kaçırmayı dert etmemeliyiz diyor cal Newport. Fakat hayatı güzelleştiren halihazırda emin olduğumuz şeylere zarar verirsek dönüşü yok(ailemiz, ahlaki ilkelerimiz vs)


Diğer bir sinsi etkisi;” Çevrim içi iletişimi ayırdığınız anları da ele geçiriyorlar bağlantı kurma daha iyi iken, iç gücümüz o kadar güçlü ki bir arkadaşımızla sohbet ederken veya çocuğumuz da vakit geçirirken elimizin altındaki cihaza göz atmak ,hepsine karşı koymak da zorlanıyoruz (sürekli şunun değerlendirmesini yapmaya başladım; “Çocuğum mu daha önemli yoksa benden cevap bekleyen mesaj mı? Yapılan bir araştırmanın ortaya koyduğu üzere, bebekler içgüsüsel olarak anne ve babalarının gözlerini takip ediyorlar. Dikkati dağınık ebeveynlerin çocuklarının da dikkati dağınık oluyor, çünkü odaklanamayan kişiler çocuklarına da aynı dikkat modelini öğretiyorlar. Araştırmayı yöneten kişi şöyle anlatıyor; çocukların dikkati sürdürme yeteneği,ileride dil öğrenme, problem çözme ve diğer önemli bilişsel gelişim noktalarında ne kadar başarılı olacaklarının güçlü bir göstergesidir. Çocuklara oyun oynarken en dikkati dağınık gözüken veya gözleri etrafta fazla gezinen kişilerin, büyümenin önemli bir aşamasında dikkat süreleri gelişmekte olan küçük çocuklarını olumsuz etkiledikleri gözlemlenmiştir” Çocuğuma vereceğim en önemli şey dikkatimdir ve ona yaptığım bu yatırımın beni bir çok vicdan azabından azad edecektir.
Yine ebeveyn olarak Şunun farkında olmam lazım; bağımlılık geliştirmesini baştan önlemek varolan kötü alışkanlıkları düzeltmekten çok daha kolaydır. Bizler çocuklarımıza nasıl yemek yiyeceklerini ne zaman uyuyacaklarını ve başkalarıyla nasıl etkileşime gireceklerini öğretmişizdir Ancak günümüzde teknoloji ile etkileşimin nasıl ve her gün ne kadar süreyle olacağını öğretmeden yapılan ebeveynlik günümüz şartlarında eksik yapılmış demektir çünkü bu çocukların hayatında teknoloji önemli bir yer kapsıyor)

o yüzden burnumuzun dibinde ki daha zengin etkileşimini niteliğini de düşüyoruz. Analog beynimiz ,hemen yanımızdaki insan ile o esna da bize mesaj atan başka birinin teşkil ettiği önem arasındaki ayrımı kolayca göremeyebiliyor.

Günlük olarak sosyal medyadan uzaklaşmanın bir kas gibi olduğunu düşünün, can sıkıntısına izin vermek için çok çaba sarfetmek gerekiyor çünkü canımızın sıkıntısını giderme endeksli olduğumuz için ,silikon vadisi bizi tam da bu noktadan esir alıyor.
Can sıkıntısına, beğen tuşu ya da etkileşim alternatif olduğundan beri doyumsuzluk ruhumuzu sömürüyor ve her seferinde daha da kendimizden taviz veriyoruz sonunda sosyal medya da istemediğimiz birine dönüşüyoruz.
Asıl olan telefonu elime alacağım anı beklemek değil, ondan ayrı kaldığım anı daha çok çeşitlendirmek ve ihtiyaç dahi duymamaktır (dürtüsel olarak can sıkıntısında elinin gitmesi gibi)
“Sıkıntı halinde zaman geçmez insan zaman hisseder içi anlamlı bir biçimde doldurulamayan ve giderek uzun zaman acı verici bir sıkıntıya dönüşür sıkıldığımızda zamanla bir meselemiz vardır onunla ne yapacağımızı bilemeyiz sıkıntı, varlığı zamana hapseder can sıkıntısı modern insanın anlam buhranının en önemli belirtisidir” Bu yüzden can sıkıntısı düşündüğümüzden daha değerli bir nimettir kendi ruhlarımıza değebilmek ve başka ruhlara dokunabilmek için.


Bir diğer şey ;Beğen butonuna basmayı bırakmak zira beğen butonu çaktırmadan hayatlarımızı ele geçirdi ve ilk dijital uyuşturucu olarak ortaya çıktı. Butona basmak, irtibatın sohbete makul bir alternatif olduğu fikrini aşılıyor.
''Bugün kendimizle O kadar sarhoşuz ki ;başka insanların yiyip içeriklerimizle, gittiğimiz tatillerle çocuğumuzun aktiviteleri ve doğum günü ile ilgileneceklerini sanıyoruz.
Kendimize aşırı odaklanmak hem çevremizdeki insanları sarih bir biçimde görmemizi engelliyor hem de kendimizin gerçekte ne olduğunu fark edebilmemizin önünü tıkıyor kendimizi özel hissettiğimizde kendimize dair farkındalığımız azalıyor” diyor Kemal sayar. bende de bir zaman sonra şu düşünce nevinime geçti; bir çok kez sizlerden eleştiri, öneri ya da güzel iltifatlar alıyorum. Sosyal karşılaştırma ilkesine göre, sahip olduklarımızı sürekli başkalarınınkilerle karşılaştırırız ve bu çark sosyal medya da tam takır işliyor.
Ben bir başkasının hayatını bu kadar meşgul etmemeliyim neden onun benim hakkımda düşündükleri, beni bu kadar ilgilendirsin gerçekten neden? bunları düşünecek kadar boşluğunuz varsa neden kendini inşa etmez insan mesela? ben bunları düşündüm ve sanırım öncesinde de şimdi de, kimseye yorum beğeni dm atmak gibi yöntemlerle iletişime başvurmıyorum. O insanın yaptığım yorum ile halet-i ruhiyesinden mesul olmayı da vicdanıma yediremiyorum. Çok acil bir durum söz konusu ise mailden ulaşmaya çalışıyorum.

E sosyal medya bu kadar illet bir şeyse o zaman  tamamen kapatıp gitmek daha akıllıca olmaz mı?

Yapılan bir araştırmaya göre bağımlılıktan uzak durduğunuz süre zarfında, kendinizi iyi hissetseniz ve ben tamamen bıraktım deseniz bile, tekrar kullanmaya başladığınızda buna tekrardan eğilimli hale gelme ihtimaliniz çok yüksek. Oyun bağımlısı, internet bağımlısı için en tehlikeli zaman, İşlerim bağımlılığını tamamen geride bırakmış olduğuna inanmasını sağlayacak kadar iyi gittiği zamandır. Tam bu durumda “Yeniden açsan ne olur ki ?”diye açtığınızda ilk zaman olan bağımlılık durumunuza geri dönebiliyorsunuz işte bu yüzden azaltmak çözüm olabilir ama tamamını bırakmak asla çözüm olmuyor.
Neden kaçınmamız gerektiğini biliyoruz ama onun yerine ne koyacağımızı bilmiyoruz. Bastırma tek başına işe yaramaz ama bastırmayla birlikte dikkati başka yöne çekmek birlikte çok işe yarar.
O yüzden detokslama sürecinde alternatif hobiler ya da uğraşlar üretmek bu süreçte çok önemli.

Özetleyecek olursak uyguladığım stratejiler şöyle;

-sosyal medyayı bir eğlence amacı olmaktan çıkarmak

-30 günlük periyot uygulamak (YouTube Twitter)

-ınstagramı ilgi alanlarımla alakalı az sayıda hesabı takip edecek şekilde kullanmak(takipten çıkarmıyorsam bile gönderileri sessize almak) ve beğen butonuna ekseriyetle basmak

-Sosyal medyayla ilişkimi, kendi hayatımın sosyal medya uzmanıymışım gibi düzenlemek.

-Telefon her zaman yanımda olmalı fikrinden kurtulup, gönüllü yalnızlık gerçekleştirmek (telefonu yanımda taşımak ne kadar normal ise , taşımamakta bir o kadar normal bir durum) ve yanımda telefon olmadan yürüyüşe çıkmak.

-telefon elimde uzun süre kaldıysa hemen ekran süreme bakıp bırakmak

-kendime her seferinde telefon mu yoksa sosyal ilişkilerim mi, kitap okumam mı, kendimi dinlemem mi daha önemli diyip, durumu değerlendirmeyle içinden sıyrılmak.

-Her an ulaşılır olmak insanlara hemen dönmem gerektiği anlamına gelmiyor. Bir mesaja cevap verince arkası kesilmiyor bu sebepten insanları direk aramak ya da ses kaydı atarak vakitten istifade etmek.

-analog bir beceri geliştirmek ya da illa dijital bir meşgale olacaksa blog yazmak

-dizileri hergün 1 bölüm izlemek, diziden ziyade film / belgesel izlemeyi tercih etmek ve 37. Dk bırakmak.

-paylaşacağım şeyleri özenle seçmek zira onları kendime mail atmak gibi bir süreçle uğraşıyorum bunun için sık paylaşım yapmamak yaptığımın da niteliğinin olması.

-son 1 hafta telefonu uyumaya 1 saat kala tamamen kapatmak.

-telefonu mümkün mertebe kendimden uzakta tutmak

Hiçbir şeye vaktimiz yok diyoruz ama ekran süremizden haberimiz yok. İnterneti yararlı kullanayım Polyanacılığına yenik düşüp, bu sefer soluğu Netflix de alıyoruz yani dijitalleşmek yakamıza yapışmış, bırakmıyor.
Büyük bir şey yoktur, küçük şeyleri büyük bir şevkle yapmak vardır
İnterneti kullanmaya bakış açım çok net şekilde değişti umarım size de bu noktada Ufuk açmıştır söylediklerim. Kitaplardan ve sosyal ikilem belgeselinden zamana yayarak ve sindirerek içselleştirdiğiniz müddetçe, büyük istifadeler elde edeceğinizi düşünüyorum . Sevgiler. 

İnstagram:koyusiyahli.
Mail iletişim: koyusiyahli@gmail.com 


8 Mart 2021 Pazartesi

bölüm 5; S/Ö - S/S

 
Bölüm 5;

 



Beynim bu yazıyı sonsuz seçeneklerle her seferinde yeniden düzenledi ve evet siz şu an en son sürümüyle muhattap oluyorsunuz.
Yazıya bir isim düşünürken, Safura’dan önce ve Safura’dan sonra diye yazsam ya dedim.

Okumayı, öğrenmeyi çok severken kızımın buna bir set olacağını düşünmüştüm ama o doğduktan sonra vaktimi nasıl kullanmam gerektiği hususunda bana yol gösterdi. Ve son yıllarımın en bereketli zamanlarını yaşıyorum. Gezmeye ,öğrenmeye ,her seferinden hayretle yeniden keşfetmeye merakım daha da arttı.
Safura’dan önce daha basit bir hayatım vardı, ideallerim hedeflerim hep ertelemek üzerine idi yine de bekar ve aylak gezdiğim zamanlarımı ara ara özlüyorum eskisi gibi gezemezsem bile eskisinden çok okuyorum daha kaliteli yaşıyorum. Züğürt tesellisi diyelim buna da.
Yaşam; sonsuz döngüsünde bir çarkta takılmışım gibiydi fakat şimdi cemre düştü, bahar geldi.
Kızım; hayatımın mutehammil mihenk taşı oldu.
Ona iyi bir anne olmaya çabalarken önce kendimi iyileştirmem gerektiğini, ona örnek olmalıyım derken daha titiz islamı yaşamalıyım dürtüsünü yakaladım. Çünkü amaçlarımız doğrultusunda bir yön çizeriz ama amaç hayatın önüne geçmemeli.eğer geçecek olursa çocuğu büyük bir yükün altında bırakacağımın farkındayım bu yüzden tüm o kontrolcü yapımı bir kenara bıraktım.


 

Bir çok Kitap okusam da bu alanda kendimle her seferinde içten konuşsam da, pratikte her şey tuz buz ve bir krize dönüşebiliyor. Bağırmayan anne varsa eğer -la teşbih- peygamberliğini ilan etsin de kurtulalım.
Bunu örtüyoruz çünkü beynimiz kötü olayları hatırlamak değil kaçmakta ustalaşmıştır fakat yine beynimiz kötü deneyimleri uzun süreli hafıza da tutar. Bende bunu engellemek için, eşime kendime ve kızıma her gün şu soruyu soruyorum; bugün seni mutlu eden 3 şeyden bahset bunu beyine bir tuzak olarak düşünebiliriz.

Malum hayatlarımızı teknoloji alıp götürüyor ve ben kızımı bu akıştan koruyayım derken, kendimi kaptırdığımı fark ettim. Bazen başka annelerin anneliklerine özendim bazen kendime gücendim ama en sonunda kendime geldim ve; “Dünyada bir tane en güzel çocuk vardır ve her anne o çocuğa sahiptir”
Dedim.
Sonra dobarlandımm, kırılmadım onun için en iyi anne benim hep buna inandım. Telefondan çok onun gözlerine bakmam gerek zira gelecekte ne güvenli bağlanma ne başka bir şey çocukların problemi olacak, gözünün içinden çok, telefon ekranına bakmak bizi çocuklarımızdan koparacak.
Hal böyle olunca geçmiş değil gelecek hiç değil şu an’da olma gayretimi arttırdım bakalım katlanarak mı azalarak mı ilerleyecek.
Her gece uyuturken bir daha kollarıma böyle sığacak mı diye duygulanırken bir yandan da artık uyusun diye hınçla uyuttuğum zamanların kavgası asla bitmeyecek.

Herkesin evladı kendine güzel bunu sırf göze sokmamak için kendimin önüne onunla varolduğum algısını yıkmak adına, çok çaba verdim. Ben kızımla değil kızımdan önce de vardım. Hakiki meşguliyeti olmayan ve hiçbir şeye sözü geçmeyen insanların çocuklarıyla verdikleri savaşı gördükçe “yooook” dedim böyle olursan kendini köprüden at daha iyi. Dedim ya, çocuk amaç  olunca sıkıntı sonra vay efendim;'' ben sana bu kadar emek verdim şehir değiştirdim yüzlerce kitap okudum ama sen gerizekalı çıktın hadi dışarı !!!!''

-----Bu yazı kimseyi eleştirmek için değil, bu yazı bilakis  kendimi eleştirmem içindir  yazının gidişatını anlamanız için bir aydınlatma----

 


Şiddetsiz iletişim dilinde yazılmış kitapları okurken ,yazılanları samimi bir şekilde günlük hayatta uygulamak neredeyse imkansız. Yabancı yazarların kitaplarında “ah bebeğim seni anlıyorum, evet katılıyorum ,”duygularını yaşaması gerekirken benim göstereceğim tepkinin dili yapay geldiği için, bir nokta da tehlikeli. (Çeviri şeklinden de olabilir) 
bir kere bunu yapabilmek için dingin bir beden ve zihine sahip olmak lazım mümkün mü ?Anneler soruyorum; yaka kartı gibi peşinizden ayrılmayan bir bebeyle mümkün mü ? Hayır değil. Bakınız, bizler düşüncelerimizi ve hayatlarımızı İslamla harmanlıyoruz sınırsız bir hayat Allah‘ın haramlarını anlama noktasında elbette ki bize imtihan olarak dönebilir mümkünse çocuğunuza ısrarla sınır koymayın diyen yazarları şöyle bir çizgi Çekin

 Diğer bir şey materyal meselesi evet itiraf ediyorum bu meseleye kızım ilk doğduğu zamanlarda ciddi bir yoğunlukla ilgi gösteriyordum Montessori, waldorf ,RC Emily okumadığım araştırmadığım ekol kalmadı fakat şunu fark ettim; çocuğun hafızasında kalacak olan aslında deneyim bana bu farkettiren Selçuk şirine çokça teşekkür. 
Ne kadar çok deneyim elde ederse o kadar mutlu olur bunun önüne geçmek için de annelik Pimpirikliğini  bir tarafa bırakıp, her deneyimin de yanında olmaya çalıştım” dur yapma düşersin. Çizme ,yırtma, yeme ya da al şu videoyu izle bende ağzına yemeği zorla tıkayım'' gibi toplumsal davranışlar da , kitaplardan çok faydalandım çünkü biz hep durdururulduk, rencide edildik doğru davranışı  söyleseler belki onu yapardık bu yüzden doğruyu göstermeye endeksli oldum hatta sanırım bu benim sensörüm

bölüm 6


 

Bir diğer şey çocuk yetiştirmek çok zor 
Arkadaşım geçenlerde şöyle bir şey söyledi; güvenli bağlanmaya çok önem veriyoruz peki güvenli bağlanmadan emin olduk ne yapacağız? Çok basit bunu devam ettireceğiz. Yani oldu bitti değil bu meseleler ömür boyu sırtımızda yük. 
Herkes farketmiştir ki çocuğu ile büyüyor hayat onun gözlerinden ve deneyimlerinden kendi penceresi ile görüyor ne yaşadıysa ona yaşatmamaya çalışıyor fakat dönüp dolaşıp yine şuna geleceğim mesele denge.
Denge olmadığı zaman her şeyi altüst oluyor

Bu yazıyı aslında mizah dilinde yazmaya çalışacaktım fakat bir anda ruh halimin buna elverişli olmadığını fark ettim yazı sizi yorduysa burada bırakın çünkü ben bir çocuk gelişimi uzmanı değilim sadece kendi çocuğumun uzmanıyım onu kimseyle kıyaslamamak, olduğu gibi kabul etmek ve koşulsuz sevmek üzere elimden geleni yapıyorum ama sınır koyma konusuna katılmayacağım çocuk  sınırlarını bilmezse , Allah’ın emirlerine karşı da sınır bilmeyecek ahirette bundan mesul olacak olan benim o kitapları yazanlar değil.

Kendime hatırlattığım düzenli prensiplerim şöyle; (bu arada hiç böyle bir yazı yazacağımı düşünmezdim sonu nereye gidecek merak ediyorum)

Yapmaması gerekeni değil yapması gereken şeyleri söyle 
Her gün mutlaka kitap oku dua ettir ve tefekküre kapı arala
-Sinirlendiğinde öfke krizine girdiğinde safurayı değil kendini sakinleştir ( nefes egzersizleri)
-Ona karşı zinde olmak ve enerjisine ayak uydurmak  için erken uyu 
-kendine vakit ayır
-ağladığında sarıl
-oyun oynarken müdahale etme sadece destekle 
-duygularını seslendir ama merakına müdahale etme kendi gözlemlesin, soru sorarsa dahi düşünmeye yönlendir.
-can sıkıntısı nimetti sakın gidermeye çalışma. Her canımız sıkıldığında çözümler aradığımız için doyumsuz hale geldik ona bunu yaşatma 

-Hayır denilecek noktalar;
1 -kendine zarar verdiğinde 
2- eşyaya zarar verdiğinde 
3- karşısındakine zarar verdiğinde. Hepsini uygulayamasam da hatırlamak bile davranışı düzeltmeliyim rikkatini tazeliyor.

Son olarak yapılan bir araştırmaya göre çocuklar mı daha çok açık hava da bulunuyor yoksa mahkumlar mı diye bakmışlar ve mahkumların daha fazla toprakla, havayla temas ettiğini görmüşler. Çocukluk sokakla bir bütündür çocuğu sokaktan alırsanız deneyim elde edemez ve aklında kanlı canlı bir hatıra kalmaz. Zamanın çocukları imkan bakımından şanslı fakat çocukluk bakımından şanssız ne diyelim bol bol dışarı çıkarıp keşfettirelim.


burada bırakıyorum dostlar. şekül şükül fotoğraflar ve aforizmalarla yazı son bulsun.
Son olarak;
“Mutlu yürekler ve mutlu yüzler
Yeşilliklerde mutlu oyunlar 
Eski çağlarda işte böyle 
Çocuklar kral ve Bilge oldular.”

her türlü görüş öneri ve sorularınız için; koyusiyahli@gmail.com


3 Mart 2021 Çarşamba

dijital günlük ve 4 bölüm.


Huuu içeride kimse var mı ? sosyal medya detoksumu gerçekleştirirken acaba üretkenlik için ne yapsam diye düşünüyordum sonra aklıma bir anda “benim bir blogum var” aydınlanması geldi. Şimdi bu biraz işi düşünce arayıp sormak gibi oldu ama neyse bloğum da alınmasın işte.
Günde 1 saatten az zamanı telefonu harcayanların oranı %12 imiş bu %12 kısma girebilmek için resmen er meydanındayım ve haydi Bismillah.


Aslında ben de bilmiyorum ne yazacağımı bir şeylerle dolduracağız işte. Üzüldüklerimden, sevindiklerimden, kazandıklarımdan kaybettiklerimden bahsederim belki de aman bundan kime ne canım? Ya da sadece düşüncelerden evet evet düşünmeyi çok erteliyoruz -düşünüyorum öyleyse yarın- diyoruz mesela hayır efendim şimdi, şu an. Bundan bahsederiz. Belki de.
Blaise Pascal 17. Yüzyılın Sonunda “insanın tüm sorunları insanın bir odada sessizce tek başına oturmamasından kaynaklanıyor” diye yazmıştı. Doğru söze ne söylenirse öyle söyleyelim işte. Sessiz bir odadayım düşünce beni bulsun böylece.



1. Bölüm;


Peki o halde birkaç gelişme ve değişimden bahsetmek istiyorum hoş anbele olduğumuz şu pandemi de hayatımda ne değişecekse ?
ama benim değişim dediğim şeyler, genelde ruhen olan değişiklikler ve bir takım büyümeler barındırıyor.
Yıllardır hep ;''asıl olan incitmemek değil incinmemektir ''düsturunu okudum, duydum bazen düşündüm bazen es geçtim hasbelkader öyle bir zaman geldi ki şu an bu durumu dibine kadar yaşıyorum.
Çok sevdiğim bir dostuma bundan bir ay önce kırıldığımı hissettim sonra şöyle dedim “neden , why why why???” Basit gelebilir, ama incinmemenin aslında hayatı karşıma otururtup ona şöyle bir “haddini bil haddini” diyerek olacağını anladım. Ama benliğe zarar vermeden, hayatın da duyguları var sonuçta saygı duymazsak psikologlardan azar yiyebiliriz öz şefkat cicim.



2. Bölüm
Kemal sayar’ın bir söyleşisini dinliyordum sansasyonel gerçekleri pat diye yüzüme vurdu, beynime kazındı şu cümlesi “bazı insanlar sürekli geçmişin yazgısıyla yaşar; “ben bunu hak etmiyordum kötü bir çocukluk geçirdim zor bir aile de büyüdüm hayat hep bana zor. Bazı insanlar gelecekte yaşar; korona bitmeyecek deprem olacak, kıtlık gelecek. Bazı insanlar da; an’ da Yaşar asıl yaşayanlar onlardır” yani hocam diyor ki siz yaşadığınızı mı sanıyorsunuz (hocanın dediklerini kendi anladığım şekilde yazmışımdır aldırmayın google bakıp , orjinalini bulursanız yeşillendirin) . Ruhlarımızda derin bir tefessüh meydana geliyor dur bakalım ne zaman buz dağına çarpacağız.







(Kitap okuyup sonrasında yazmaya devam edeceğim ama sizin tabii ki bundan haberiniz olmayacak.(oldu)



3. bölüm
Bu kaotik düzende gözünüze en çok çarpan ne oluyor? Sizi en çok üzen? Beni Allah'tan uzaklaşmak üzüyor ve bi o kadar ürkütüyor.
Geçenlerde bir arkadaşım başını açtı detaylara girmeden sebeplere inme niyetindeyim yani goygoy kısmı bitti.
Olaya şu alıntıyla girmek istiyorum;
“Harika bir yaz tatili dendiğinde kimsenin aklına umreye gitmek gelmiyor.
keyifli bir hafta sonu dendiğinde kimsenin aklına Kur’an ile geçmiş bir hafta sonu gelmiyor. Geçen gece çok eğlendik dendiğinde kimsenin aklına dini bir sohbet gelmiyor.
Çünkü hiçbirinde bir duygu yok hepsini davranış var. Öyle gösterilmiş, öyle öğretilmiş, öyle yaşatılmış.
Erken yaşlardan itibaren de dindar ailelerin ,çocuklarına /gençlerine yatırımı bilgi düzeyinde oluyor. Kalp düzeyinde olmuyor Erken yaşlardan itibaren kuran ezberletiyor namaz kıldırılyor ancak kalbe dönük herhangi bir yatırım olmuyor. Bu nedenle de çocuklar ve gençler anne baba kontrolü altında oldukları dönemlerde veya yerlerde bilgilerini konuşturuyor davranışlarını gösteriyor ancak sevmediklerinden, sevimli bulamadıklarından ,heyecanlanmadıklarından ,kendi başlarına kaldıklarında tam tersi bir hayat tarzını yaşıyorlar.''
Açılan kişi kimdir nedir çok önemli değil ama alıntı bi hayli önemli. (5 dakika düşünme molası)
Önemli olan yaralayıcı olması üstelik bu açıklama altında herhangi bir pişmanlık barındırmayan ,öz benliğini kazandığını vurgulayan fikirler yatıyordu. E neden uyarmadın diyor olabilirsiniz. Akan Selin önünde durursanız sizi de sürükler. Gözlemlediğim bir kaç şey var ve sosyolog bilgisi olan araştırmacılardan birinin konuşması bunu destekliyor (kitabını aldım okur okumaz tavsiye edeceğim.)
Haberi aldığımda ilk tepkim şu oldu;
1- asla garantimiz yok imanlı doğmuş olmak değil İman (yaşayış olarak) üzere ölmek asıl mesele.
2- böyle değişimler bir an da değil, tedricen oluyor ve bu insanlar önce çevrelerini değiştiriyorlar.
Diğer sebepler(sosyolojik)
1.Bireyselleşme
2.Akılcılık
3.Mekan ve etkileşim
4.Siyasal İslam ve hakim dini anlayışın etkisi. Bunlar Türkiye üzerinden yapılan çalışmalar da öne çıkan sonuçlar dünyanın geri kalanına bakmak dahi istemiyorum. Bu konuda detaylar gelecek.





4. bölüm
İnsan hayatının belli dönemlerinde bazı şeyler de bozuk plak gibi takılıp kalıyor (kötü anlamda değil) buna algı da seçicilik de dahil olunca vay dinleyicinin haline. dijital minimalizm kafama kazındığından beri, sürekli onunla ilgili algı da seçicilik yaşıyorum ya da konu dönüp dolaşıp oraya geliyor. (bkz; yazının başlığı) Konuşmalarımın bir kısmını, bir kısmı değil belki tamamını ona bağlıyorum. Bunu bir dönem şeker diyeti için yapardım bir dönem beyinle ilgili konuşmalar bir dönem alanım olan tasavvuf ,Akaid fıkıh ve şu anda da çocuğuma bağlıyorum ,çocuk gelişimi sensörlerim daima açık. Şaka şaka proje yetişririr gibi çocuk yetiştirmiyorum. Dümdüz çocukluğunu yaşasın kafi.


bu hep böyle mi sürüp gidecek derken aslında inşanı değiştiren şeylerin,
kendine sorduğu SORULAR değil dürüstçe verdiği cevaplar olduğunu öğrenmiş
oluyorum(mış dilini kullanmaya gerek var mıydı ? Tartışılır) Bu yazının devamı gelir mi?
Tartışılmaz. Oradan buradan derken yorum düşünce için ; koyusiyahli@gmail.com var.


5. bölümde görüşmek dileğiyle




3 Ağustos 2020 Pazartesi

kara kutu günlüğü/Perde II

2020 kimsenin planladığı gibi gitmedi. Hayat aslında bu yıl içinde herkese, planları yapanın yaradan olduğu ikazını verdi. Kimse mutluluktan tamamen nasiplenemez çünkü her mutlu durumun tatsız bir yanı vardır.
İmtihanlarını bilemez çünkü imtihana hazırlanmak için bir eşik vardır.
''Asla bu insanlarla kötü olmam'' dediklerim buruklukla eksildiler hayatımdan büyüttü beni bu yaşananlar. Belirsizlikler hayatı yaşanılır kılan esaslardır, eğer tahammül edebileceğimden daha fazla şey bilseydim mutsuzluktan kolumu dahi kıpırdatamazdım.

Geçen haftalar, tatil planları, gelecek planları konuşurken tevekkül etmekle kurtuluşa ereceğimiz bir imtihanın içine sürüklendik. Bıraktım kendimi ama benden güçlü insanları yanımda görmek bambaşka boyuta taşıdı olayları. Ben bir üzüldüysem onlar iki üzüldüler keder  yerini teslimiyete devretti.

Musibetlerin hepsi fani ve inşirah kapısının açılmasına vesiledir belki 2-3 gün önce bunları yazamayacak kadar kendimi koyvermiştim ama bugün dinginlik var üzerimde bilmiyorum belki düşüncelerden kaçmayı başarıyorumdur ya da geçeceğini bildiğimden ''Geçici olan şeylerin hakikatte yok sayıldığına'' inanıyorumdur.

Elbette ki tamamen şeffaf olamıyorum benden daha kederlileriniz, imtihanı ağır olanlarınız vardır fakat ben durumu; şükredecek şeylerin varlığıyla avutuyorum. Elhamdulillah ala külli hal. Rabbimizin bize bir şey vermesi ve alması arasında bir fark yoktur, hal o ki bizde rıza bozulur.

Psikoloğa gitmeye karar vermiştim ama bir insana kendisi dışında yardım edilemeyeceğini, kendime yardımım dokununca anladım belki de aşmak için gitmeli ama şunu söylemeliyim ki; olan bitene teslim olmak; tadına doyulmaz bir rahatlık ve emniyet duygusunun kaynağıdır. Kendimi güçlü diye görürdüm ta ki 44 kiloya düşüp ayna da yüzleşinceye dek. Burada acıtasyon yapmıyor aslında farketmek ve geçişle değişen durumu aktarıyorum. Meğersem içten güçlü hissetsem de dıştan mental olarak erimişim. Neyse ki inanmış-itaat etmişim-iz.

Basit meselelerin omuzlarımda bırakılması beni çökertmiyor ve eksilen insanlar iyi ki gittiler dedirtiyor.

Belki de delirmişimdir his boşluğunda kalmışımdır aklıma ''inception'' filminde araf olan kısım geliyor ne dersiniz akıl mı kalp mi yoruyor?



8 Temmuz 2019 Pazartesi

bir güzel süreç.





Herkese merhabalar hayatın bir başka süreciyle tanıştım “annelik” ve bu süreç gerçekten geçirdiğim diğer süreçlerden çok başka. Bir insanın tüm sorumluluğu ve sizin ona karşı aldığınız model çok farklı bir boyut oluyor kimi zaman anlamlı kimi zaman yorucu en çokta düşündürücü.. herhangi bir konu hakkında her zaman için uzun uzun araştırma yapma özelliğim beni en çok yoran özelliğim olmuştur. Bilgi bazen sizi paranoyak pimpirikli bir insan yapabiliyor hele ki şartlar bilgiyi hayata geçirmek için yerinde değilse karamsarlığa kadar ilerliyor. Takip edenler bilir hayat düzenimi sade yaşam üzerine bina ettim. bunda safuranın hayatımıza dahil olması büyük etkiye sahip. Bedenime bir misafir geliyor onu en güzel şekilde karşılamak ve ağırlamak boynumun borcu üstelik doğal, normal, müdahalesiz bir karşılama için en başta hayat şeklimi değiştirmem gerektiğine kani oldum günümüzde normal doğum farkındalığını maalesef ki yitiriyor bunun birçok çevresel toplumsal sebebi var ama en başta bence psikolojik yaklaşım, yeteri kadar bilinçli olamamak, beslenme, kimyasal vb faktörler bizi asıl olandan uzaklaştırabiliyor. Şimdi ben size kısaca katıldığım eğitimler, Gözlemlediğim tablo, gebelik dönemini nasıl geçirdiğimi sıkmadan kısa ve öz bir şekilde anlatmaya çalışacağım. İlk olarak dediğim gibi beslenmemi düzenleyip deterjan ve sentetik kullanımını bıraktım bu süreçte doktora gittiğinizde size hemen vitamin ilaçları veriyorlar bunları besinlerin kendisinden almaya gayret ettim sadece 8. Ayda Ramazan’ı Şerif’te oruç tutabilmek adına içeriğinin doğal olmasına dikkat ederek takviye kullandım buna rağmen kendimi yorgun bitkin hissetmedim çünkü dediğim gibi beslenmemi rutin bir düzene koymuştum gebelik boyunca 6 kilo aldım  en başından beri normal Doğum istediğim ve maalesef Türkiye’de çoğu doktorun kesmeye meraklı olduğunun bilincinde olarak doktor araştırmasına girdim önce Doğumla ilgili algımı değiştirmek adına doğum eğitimleri ve kitaplarına yöneldim durmadan araştırdım sanırım 6 doktor değiştirdikten sonra sonunda doğal Doğumu destekleyen bir doktor bulduk tabi bu dönemde Türkiye’de keşkesiz doğal doğumu destekleyen doktorların tam listesini de yapmış oldum birtek doktor değil hastanenin de size bu konuda açık kapı bırakıyor olması çok önemli bunu da halledince işinizi Allah’a bırakmak kalıyor açıkçası Doğum bir sektör halini almış bunun başlıca sebebi ise sezaryen... gebelik döneminde helal gıda hassasiyetimiz daha fazla arttı çünkü bir insanın bir canlının hakkı sizden sorulacak onun henüz bir iradesi yokken, siz onun iradesi oluyorsunuz manevi bir sekinet olsun diye bu dönemde bol kuran okuyup bol kuran dinledim 6 hatim ve belirli süreler okuyup bu süreci manevi bir yolculuk haline getirmeye çalıştım. Doğum başka bir aleme tanıklık etmek o yüzden çok özel baby showerler, deli gibi isim cinsiyet partilerinden çok o anı nasıl travma ve korkulardan emin kılarım daha çok bununla meşgul oldum.Güzel bir Doğum planı yapıp bunu doktorumla paylaştık bizi olumlu karşıladı hastaneye ve ultrasona sık girmemeye çalıştım aksi bir durum olmadıkça çok şükür hastane ortamından uzak kaldık asla şöyle böyle olur dememeye çalıştım evet normal Doğum çok istiyordum ama sezaryene de kendimi son derece emin bir şekilde hazırlamıştım ters bir durum olursa bunu Rıza’yla karşılayacaktık.Nihayet 40+0 oldu doktor kontörlünde her şey yolundaydı eve döndük sancımı evde çektim nefes egzersizlerini uyguladım ve plates topundan inmedim hastahaneye geldiğimizde her şey çok güzel ilerlemişti suya aldılar (su yardımıyla normal doğum oldu suda Doğum yani) ve saat 18:15 de kızım kollarımdaydı daha güzel bir an var mıdır bu hayatta bilmiyorum aklıma geldikçe şükrediyorum.

türkiye'de doğal, müdahalesiz ve keşkesiz doğumu destekleyen doktorlar; semra özer, sevilay bozkurt, şule selman, nehir bayram, sare davutoğlu, songül kaloğlu , esra kırsever,serpil kırım bunlar benim araştırdıklarım


Okunan dualar;

Fe hebli min ledünke veliyya’
Düşük tehlikelisi olmaması için;
 Yerisüni ve yerisü min âli Yâkûb.” “Yühricüküm tıflen sümme li tebluğû eşüddeküm her gün 10 defa
Her namazdan sonra 7 ayetel kürsi son ayette (vela yeudu hifzuhuma ve huvel aliyül azim 7 defa okunacak her seferinde) karnını Avuşturacak
70 enbiya süresi (çocuk salihlerden olur) ilk 40 günde /
Yusuf süresi/ güzel yüzlü ve güzel ahlaklı olması için
Lokman süresi/
7 ve katları inşikak süresi doğumu kolaylaştırır
Araf 189. Fiziki yapı هُوَ الَّذِي خَلَقَكُم مِّن نَّفْسٍ وَاحِدَةٍ وَجَعَلَ مِنْهَا زَوْجَهَا لِيَسْكُنَ إِلَيْهَا فَلَمَّا تَغَشَّاهَا حَمَلَتْ حَمْلاً خَفِيفًا فَمَرَّتْ بِهِ فَلَمَّا أَثْقَلَت دَّعَوَا اللّهَ رَبَّهُمَا لَئِنْ آتَيْتَنَا صَالِحاً لَّنَكُونَنَّ مِنَ الشَّاكِرِينَ
İbrahim süresi /

Subhanallahu ve bi hamdihi/70.000 Salih’lerden olur

Ali imran 35 hz Meryem’in annesinin duası
رَبِّ إِنِّي نَذَرْتُ لَكَ مَا فِي بَطْنِي مُحَرَّرًا فَتَقَبَّلْ مِنِّي إِنَّكَ أَنتَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ ﴿٣٥
وَإِنَّ اللَّهَ رَبِّي وَرَبُّكُمْ فَاعْبُدُوهُ هَذَا صِرَاطٌ مُّسْتَقِيمٌ ﴿٣٦﴾

Peygamber duaları
هُنَالِكَ دَعَا زَكَرِيَّا رَبَّهُ قَالَ رَبِّ هَبْ لِي مِن لَّدُنْكَ ذُرِّيَّةً طَيِّبَةً إِنَّكَ سَمِيعُ الدُّعَاء ﴿٣٨
رَبِّ اجْعَلْنِي مُقِيمَ الصَّلاَةِ وَمِن ذُرِّيَّتِي رَبَّنَا وَتَقَبَّلْ دُعَ
وَالَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا هَبْ لَنَا مِنْ أَزْوَاجِنَا وَذُرِّيَّاتِنَا قُرَّةَ أَعْيُنٍ وَاجْعَلْنَا لِلْمُتَّقِينَ إِمَامًا
وَقَالَ إِنِّي ذَاهِبٌ إِلَى رَبِّي سَيَهْدِينِرَبِّ هَبْ لِي مِنَ الصَّالِحِينَ
6 hatim
21 taha 21 Meryem Doğumun rast gitmesi için
son ay her namaz sonrası inşikak süresihergün kaside-i bürde dinlemek

Doğum planım;
1. Anne ve bebeğin birbirleriyle en sağlıklı iletişim kurma yolunun öncelikle doğal doğumdan başladığına inandığım için doğal doğumu destekleyen ve ekibinin de buna hazırlıklı olduğu bir hastanede doğumumu gerçekleştirmek istiyorum. Belirlediğim hastahane evime yakın olduğundan ötürü doktorumla irtibat halinde olup, ters bir durum yoksa sancımı evde çekip öyle hastahaneye gitmek istiyorum
2. Tıbbi bir gereklilik olmadığı sürece bebeğimi normal doğum yöntemi ile doğurmak(sezeryan, epidural mümkünse olmaması) ve bu konuda başta doktorumun (........) gözetiminde güvende olduğumu bilerek kendisinin fikirlerine saygı duyduğumu belirtmek istiyorum.
3-Epizyotemi istemiyorum bunun için doğuma son 6 hafta kala perine masajı ve kegel egzersizleri yapacağım noktasında kendime güveniyorum
4.Bebeğimin suyu yeterli olduğu sürece, kasılmalarımın doğal seyrinde ilerlemesini, doğumumun kendi ritmini yakalamasını istiyor, damardan ilaçlarla doğumumun erken başlatılmasına veya hızlandırılmasına sıcak bakmıyorum. Her doğumun sürecinin farklı işlediğinin farkındayım bu yüzden bir aksilik olmadığı müddetçe müdahale edilmesini istemiyorum
5.Açılma döneminde bebeğin doğum kanalına rahat girebilmesi için kasılmalar boyunca yürümek ve hareket etmekte özgür olmayı, serum veya diğer cihazlara yatar vaziyette sürekli bağlı kalmayı istemiyorum her 30dakika bir nts bağlanmayı uygun görüyorum.
6.Lavman yapılmasını kabul etmiyor, aynı zamanda ilk fazda tansiyon ve kan şekerimin düşmesini engellemek için istediğim tuzlu veya şekerli (bisküvi, kraker vb.) gıdaları alabilmeyi talep ediyorum..)
7.Kasılmalar sırasında anestetik ilaçlar yerine derin gevşeme, nefes teknikleri, masaj gibi yöntemler kullanarak ilk fazı tamamlamayı istiyor ve epidural anestezi, suni sancı uygulamasından yararlanmak istemiyorum.

8.Bebeğimin kordon kanını saklamayacağımdan dolayı, bebek doğduğunda ve ağlamaya başladıktan sonra kordonun hemen kesilmemesini, tüm kanın sonuna kadar bebeğime pompalanmaya devam etmesini (yaklaşık 3-5dk), sonrasında kordonun kesilmesini rica ediyorum.

9.Doğumdan sonra hastanede kaldığım süre boyunca bebeğimle aynı odada kalmayı talep ediyorum.
10.Bebeğimin rutin hastahane prosedürlerini erteleyip önce emzirmeyi talep ediyorum.
12.bebeğimin Doğumdan sonra yıkanmasını istemiyorum verniks tabakasının kendi cildi tarafından emilmesine yaptığım araştırmalar sonuncunda uygun görüyorum


Doğum kolaylaştırıcı etkenler;
Doğum sancısını evde çek ve Sıcak suda otur sancı gelince ayakta dolan
-Masaj yapılmalı sancı esnasında(yüz göz alın) ve nefes egzersizleri
-Bebek yola girmezse silkeleme yapılmalı belden Rebuza tekniği
-Doğumda dayanamayıp sezeryan diye pes edersem ailem bunun önünü kesecek
-Güzel kokular (Gül yağı, misk)
-Oksitosin hormonu salgılanması için sadece bebeğe odaklanmak
-Sıcak su torbasını bele koyup lavanta yağıyla ovalama yap
-Secde pozisyonu ağrıyı azaltır Nefes alıp vermeye odaklan odaklanmazsan biri bunu sana telkin etsin
-Bebekle sürekli konus onudünyaya gelmesi için hazırla Daima olumlu düşün. Kolay Doğum yapacağını sütünün hemen geleceğini olumsuz yazılar ve yorumlar asla okuma
 -Meryem ana otu suya konulacak 1 Yasin okunacak kolay doğum niyetiyle
 -çene kaslarını şakın sıkma Gözleri açık tut ve Doğumu Deniz dalgalarına benzet Kendini güçlü hisset zayıf hissetmemeye çalış


Dualar;Son aylar hergün inşikak süresi oku
 Min nutfeh halagahu fegadderah summussebile yessaerahi doğum yapacak esna daRabbişrahli duası ve inşirah süresi
-Doğum yapacak hanımın sıhhat ve kolaylıkla doğumunu yapması niyetiyle, Önce Âyete’l-Kürsî okunur, sonra (Felâk ve Nâs) sûreleri okunur. Bunlardan sonra da şu âyet okunur:
"İnne rabbekümüllahüllezı halekas semavati vel erda fı sitteti eyyamin sümmesteva alel arşi yuğşil leylen nehara yatlübühu hasısev veş şemse vel kamera ven nücume müsehharatim bi emrih ela lehül halku vel emr tebarakellahü rabbül alemın" A'raf suresi/54

—36. haftadan sonra;
Hergün yürüyüş yarım saat
 Kegel egzersizleri
Hergün 10 kere çömel kalk(son ay)
Hergün pilates
Sağlıklı beslen
Son 4 hafta perine masajı
https://www.youtube.com/watch?v=Ryzzu3GB68Y&t=141s

-son aylar düzenli hurma tek sayı şeklinde
 -Doğumu başlatır-11 hurmayı ikiye bölüp çekirdekleriyle 3 bardak suda 1.5 bardak oluncaya kadar kaynatıp içilir


GEBELİK OKULU NOTLARI;

Bebeğin itici bir kuvvete ihtiyacı var bunu da rahim sağlıyor. Rahim etten bir balondur

Doğumun başlayıp ilerlemesi için güvenli bir alan seçmeniz gerekiyor

Güvenli alan epidural, sezeryan değil nefes egzersizleriyle rahatlamaktır

Anne karnında bebek 37 dereceden çıkarak dünyaya gelir annenin bedeni de 37 derecedir o yüzden bebek annenim göğsüne konulduğunda rahatlar

Aslında rahim 35-36 haftadan itibaren bebeği aşağı itmek için hazırlanıyor ve kalınlaşıyor. Doğumun başladığını anlayacağınız tek durum düzenli kasılmadır ve Doğum ne zaman başlar sorusunun cevabı; bebek hazır olduğundadır. Doğum tamamen bir kas eylemidir

Gebelik boyunca itici kaslar pasif, tutucu kaslar aktiftir. Rahim kasları birbiriyle uyumludur

Peki Doğum acılı bir şey midir?

Doğum bir kas eylemidir dedik spor yapan ve yüzen insanlar o esna da bir ağrı hissetmezler ertesi gün ağrı hissederler o zaman Doğum bir kas eylemiyse Doğum esnasında da ağrı olmaz, sonrasında olur

Rahat bir amaç için temel amaç korkuyu gidermek

Peki korkuyu oluşturan etkenler nelerdir;

Medya, sağlık personelinin dili, negatif Doğum hikayeleri, size güven vermeyen insanların olması,

Otomatik çalışan sinir sistemlerimiz;

Parasempatik sistem :)

Sempatik sistem :(

Korkunun kontrolündeki bir Doğumda neler olur;

-Sempatik sistemin hormonu adranelindir bu salgılanır

-oksijen tüm iç organlardan çekilerek kollara ve bacaklara yollanır rahim kasılarak ağrı hissetmeye başlar

Kan akımında yavaşlama olur Doğum gittikçe uzar korku- gerginlik- ağrı bir çember oluşturur ve hayati tehlike ortaya çıkar

Korkusuz Doğum rahat bir doğumdur gevşemeyi sağlar anne bebeği dinlemelidir bebek size doğru pozisyonu söyler. Bedeninize bir misafir geldi onu güzel karşılayın. Doğum anı farkındalık ve coşkudur bebek her şeyin farkındadır bebeklerimize saygılı doğumlar geleceğimizdir

Korkusuz doğumda neler olur?

-Doğumdan korkmayan ve doğumu coşkuyla karşılayan bir gebe vardır

-gevşeme ve fiziksel egzersizlerle kendini Doğuma hazırlamıştır

-nefes egzersizleriyle kasların oksijen ihtiyacını karşılar

-rahim kasları birbiriyle uyumlu çalışarak Doğumun hızlı olmasını sağlar

Doğal Ağrı kesici olan endorfin devreye girer

-Doğum hormonları;

Oksitosin;

Rahimde kasılmalar

Süt enjeksiyonu

Sosyallik

Bağlanma

Sevgi hormonudur, utangaçtır

Babaların katıldığı doğumlar daha hızlı ilerler çünkü Doğumda baba oksitosin hormonudur. Yapılan araştırmalara göre bebeğinin Doğumuna şahit olan babalar daha hızlı babalıga hazır olurlar, katılmayan grup ise çocuk 2 yaşına gelince babalığı hissettiğini belirtmektedir

Endorfin;

Doğal ağrı kesicidir

Kahkaha ve sevgi salınımını arttırır

Melotonin;

Uyku hormonu diye bilinir

Karanlıkta salgılanır

Gözlem salgılanmasını bozar

Adranelin;

Korku ve tehlike hormonudur bebeğin çıkacağı esna da salgılanır o esna da anneler ayağa kalkmak ister

Bu hormonlar hangi durumda salgılanır;

-sessiz ortam

-güvenli ortam

-loş ışık

-ortam ısısı iyi olmalı

-mahremiyet olmalı

-tıbbi bir gereklilik yoksa damar yoluna gerek yoktur anne kısıtlanmamalı




Babalar anneyle gereksiz konuşup sinirlendirmemelidir “evet,devam et” demeli destek olmalıdır

-dünya sağlık örgütü anne bebek dostu hastahaneler için revizyon;

Doğum vajinal ve müdahalesi olmalı bebek annenin göğsünde 60dk alınmamalı rutin kontrolleri annenin ten tene teması halinde yapılmalı.

Doğum ne zaman başlar;

Doğum değil;

-akşamları bel ağrısı. Bel ağrısı gerekçesiyle yatış yapılmaz dayanılmaz ağrılar için fizik tedaviye başvurabilirsiniz

-2 cm açıklık

-iri bebek

-40 haftayı geçen Doğum bebeğin döllenme zamanından çok adet tarihi hesaplanarak Doğum zamanı belirlenir o yüzden siz 40 haftalıkken 38 olabilirsiniz

Yaklaşan Doğum ;

-Nişan gelmesi

(Nişan geldikten 3-10 gün arasında Doğum başlayabilir hemen de başlayabilir kasılmayı bekleyin Kasılma 5 dakika da bir, ve 1 dakika sürüyorsa hastahaneye gidilmelidir

-akıntı artışı

-ishal yumuşaması (bağırsaklar boşalıyor)

-sık idrar

-kilo kaybı

-nefesin rahatlaması (bebek rahim ağzına kafasını verdiği için aşagıya iniyor)

-enerji patlaması ( bu enerjiyi doğa da atın) bunları yaşıyorsanız Doğum yaklaşılmış demektir.

Doğum;

-gerçek Doğum dalgaları saatte bir, 5 dakika , dakikalarla

Su gelmesi (su geldikten sonra 18-24 saat içinde Doğum gerçekleşmelidir)

4 cm açıklık.

Açılmayı hızlandırmak istiyorsanız eşinizle duygusal yakınlık oluşturun.

Yalancı Doğum;

Hafif sertleşmeler

Rahatsız etmez

Karında hissedilir

Düzensizdir ilerlemez

Gerçek Doğum;

Bel ve kasıklar da hissedilir

Hareket etme ihtiyacı olur

Düzenli olmaya başlar

İlerleyicidir

Gerçek Doğumu anlamak için hareket edin oturuyorsan kalk , kalkıyorsan otur duşa gir eğer geçerse yalabcı Doğum alametleridir geçmiyorsa gerçek Doğum başlamıştır.

Doğum aşamaları; açılma, Doğum, plesanta çıkışı şeklindedir

Doğum sonrası 3 ay boyunca bebeğinizle ilgilenin. Misafirlerle değil. “Herkes kendi çocuğuna baksın” kayınvalideye söylenecekleri eşiniz söylesin

Göbek kordonunun geç kesilmesi Bebeğin Demir depolama ve kan miktarını arttırır ve kansızlık olmaz bebekte

Bebeğin annenin göğsünde kalışı kadında kanamayı azaltır.

Doğumda ilaç dışı rahatlatıcı etkenler

-nefes egzersizleri (hızlı nefes alıp vermek değil / 4 saniyede al 8 saniye de ver 20 haftadan itibaren çalışılmaya başlanmalıdır burundan alıp ağızdan vermek.

-endorfin masajı (bel kısmına yapılır)

-duş kullanımı (1 saat kalınmalıdır) mümkünse kapalı Işık’ta. Doğum süresini 4 saat kısaltır

-Doğumda aktif pozisyonlar; çömelme, yatak başına yaslanma, eşin boynuna dolanıp destek alma

-aromaterapi( oda da güzel kokular oluşturma vücuda vurulmaz buhar yöntemiyle yayılmalıdır)

-müzik terapisi(rehavi makamı)

Rebozo tekniği

/nesrin Öcal gebelik okulu programı.







Okunan ebeveyn kitapları
1-Çocuklarda cinsel eğitim
 2-Cezasız eğitim
3-Mahremiyet eğitimi/Adem Güneş
4-Fıtrat pedagojisi/ Hatice Kübra tongar
 5-Çocuğun gözüyle dünya/ jean pıaget
 6-Geliştiren anne baba/ Doğan cüceloğlu
7-Çocuğun duygusal dünyası
8-Denemediğim yol kalmadı
9-Sabrımı zorluyorsun
10-Kusursuz ebeveyn yoktur /ısabella filliozat
11-Anne baba ve çocuk arasında/ haim ginott
12-Çocuğun manevi eğitimi/ Ali Çankırılı
13-Reggio emilia yöntemiyle Harika çocuk yetiştirmek/
14-Çocuklar için beş sevgi dili/ gary chapman
15-Bilinçli bebek
16-Çocuğunuza kulak verin/ aletha solter
17-Anne ben kimim/ şahnaz aras
18-Mahallenin en mutlu bebeğinin uyku kitabı
19-koşulsuz ebeveynlik/ alfie kohn
 20-Çocuklarla el ele ebeveynlik/ pam leo
21-Anne baba lütfen beni anla
22-Bütün beyinli çocuk
23-Doğal Doğum /Gülnihal bülbül
24-ina may gaskin doğuma hazırlık rehberi
25-HypnoBirthing: Mongan Yöntemi
26-Doğal annelik Doğum/ başak pirtini
yazı baya uzun oldu ama umarım ki faydalı olmuştur. sevgiyle kalın... kitapların yorumu instagramda gelecektir takipte kalın efendim :)

19 Mart 2019 Salı

şahnaz aras / fıtrat terbiyesi

Biliyorsunuz ki sosyal medyanın hayatlarımızda yer etmesiyle kendilerine sıfat biçmiş insanlar çok fazla olmaya başladı “yazar, pedegog, aile danışmanı, uyku eğitmeni, sağlık uzmanı” ve müthiş bir bilgi kirliliğine maruz kaldık. Hiçbir vasfı olmayan insanların kendi çocuklarını eğitmelerini gözümüzde yücelterek, biz onları bir yerlere getirdik sonra onların hayatlarıyla kendi hayatlarımız özdeşleşmeyince nefret eder olduk, sinirlendik kendimizi yetersiz gördük. Bugün Büyükçekmece şehbalimizde ağırladığımız şahnaz hanım kesinlikle çocuk eğitimi noktasında çok farklı bir bakış açısına sahip ve bu noktada verdiği emek 30 yıla aşkın. Ve sosyal medyadan türeyen tiplerden olmadığı için maalesef sanırım çok bilinmiyor sizlerden ricam bu noktada faydalanılacaksa böyle birinden faydalanmanız bu sizin kârınız olur çocuk gelişimi üzerine İbrahim hakkı hz belirlediği (Türkiye’de yazılan marifetname de maalesef geçmiyor kendisi yurtdışında kaldığı sürece oradaki marifetname’den esinleniyor) elementler üzerine çocuk eğitimine yönlendiriyor bu çalışmayı yapan, ve bu yönde bir yol çizen kimseyle karşılaşmadım. O halde seminer notlarından sizde istifade edin diyerek başlayalım;

Tüm ibadetler Cenab-ı hak tarafından melekler vasıtasıyla bizlere iletilir tavaf, namaz, her türlü ibadet bir ibadet var ki kutsaldır annenin çabası... Hacer annemizin oğlu İsmail için çaba göstermesi hem kutsal hem ibadet hükmündedir.

-modern psikoloji insanı bir yerde tıkıyor 

-Çocuğun karakterini bilip doğru dokunuşlar yapmak lazım

-Anne ve babanın görevi yönetmek değildir anne babanın görevi yetiştirmektir yöneten yetişkin emir verir bu ters tepki oluşturur. Çocuk 11 ve 12 yaşına kadar yönetilerek büyütülür daha sonra bir patlama yaşar. Biz buna ergenlik deriz

- ergenlik denilen problem halının altına süpürdüklerimizin bir anda dışarı çıkmasıdır. Sürekli bunu yapma şunu yapma,namaz kıl ,kuran oku ,telefon yasak diyerek çocuğu bir kalıba sokmaya çalışırız. İşte ergenlik çocuğun içindekileri dışarı kusmasıdır çocuklara nerede evet nerede hayır diyeceğiz bunu çok iyi bilmeliyiz çocuğa hayır demek onu budamak gibidir. Dallarını kesmek ağaca zarar verir ama ağacı budamak ömrünü uzatır.
Çocuğumuz bize benzemek zorunda değildir bizim ilgimizi çeken şeyler onun ilgisini çekmeyebilir.

4 ana karakter vardır.;
1-görsel algısı güçlü olanlar
2- işitsel algısı güçlü olanlar
3- duygusal algısı güçlü olanlar 
4- kokusal algısı güçlü olanlar 
Avrupa ve abd ülkelerinde bu karakterler renkler olarak belirtilir(mavi kırmızı yeşil sarı ) Rusya Çin gibi ülkeler hayvanlar üzerinden belirtir(baykuş, balık vs)
İbrahim Hakkı hazretleri ise elementler üzerinden belirtir toprak ,hava ,su ,ateş

1- GÖRSEL/ TOPRAK ELEMENTİ

-Görerek yaşayarak öğrenirler
Çok hızlı sonuç alıcıdırlar gördüğü gibi  gibi yapar annenin söyledigini genelde yapmaz izler, kendince değerlendirir bu çocuklar için yalan söylüyor deriz mesela ben şuraya gittim der Ama oraya gitmemiştir rüyayı gerçek zanneder çünkü görsel algısı çok yüksektir

-Allah inancını yerleştirmek zaman ister çünkü Allah’ı görmek ister göremediği için kafasında bir yeri oturtmaya çalışır. Anne korkar eyvah Allahla ilgili çok soru soruyor Allah’a inanmayacak diye Allah algısını Bünyesine yerleştirmek için sabırlı olmak gerekir 8-9 yaşına kadar sorduğu sorulara lütfen itinayla cevap verin. Buna örnek ibrahim peygamberdir gördükleriyle , gitti ve aya güneşe bu benim Rabbimdir dedi. Kendi sınırını fark edince Allah’ın sınırsızlığını fark etti yine Sonsuz bir imana sahip olmasına rağmen dirilme ve ölmeyi görmek istedi.

-Direk uyarı ve ikazlar onları kırar duygularını söyleyemez

-Çok cömerttir (toprak verir ayırt etmeden)
Bu çocuklara verme demek değil nereye vereceğini öğretmek önemli olan

-Görerek anlıyor insanlar da beni görsün anlasın istiyor yaşadıklarını ifade etmiyor bu yüzden alıngan öfkeli olurlar 

-onlara canlı rol modeller sunmak lazım
Çünkü görmeden yapamaz toprak elementi olan çocuklara TV internet yasa konulmalıdır çünkü gördüğünü alır uygular bu grup için tehlikelidir.

-Çocukluk çağında hata yapmalarına izin verin

-yaptıkları işlerle görülmeyi severler
Kendi oyuncaklarını topla diyerek ona bencillik veriyorsunuz daha çok ev işlerinde kendi ihtiyaçlarınızda sorumluluk verin. Sizin için bir şeyler yapmak ona kendini iyi hissettirir. Oyuncaklarını topla elbiselerini topla diye yüklenmek bencilliğie yol açar sonra yalnızca kendi işleriyle meşgul olduğunu görünce bu çocuk niye böyle oldu dersiniz onu bu hale siz getirdiniz.

2- İŞİTSEL / HAVA ELEMENTİ

-işiterek ve söz dinleyerek öğrenir 
Yanında dikkatli konuşun

-empatileri çok yüksektir 
Her şeye çok üzülür kendini korumayı bilmez. İşitmeleri yaşamak gibidir öğrenmeyi seven bir karakterdir Dinleyip anladığını görünce hemen yüklüyoruz sonra çocuklar bunalıyor azı karar çoğu zarar kitapla dini bilgi ile hemen çocuğu boğmayın. Şekilcilikten kalıpçılıktan çıkın. Çocuklarımızı balık gibi Fanusta büyütemeyiz fanusta büyüyen balık denize bırakılmak zorunda kalınca ölür bu çocuklar bir gün sokağa çıkacak şeytanın oyuncakları çok fazla

-Allah inancı duymaları ile oluşur bu sebeple güzel bir şekilde anlatılırsa iyice yerleşir

-bu çocukları ibadet kurallarıyla çok sıkmayın

-gezdirin, yedirin, içirin. Ama kendiniz tatmin oluyorsanız orada durun kendinizi mi gezdiriyorsunuz çocuğumu çocuğu düşündürtün
Çocuğun sormadığı sorulara cevap vermeniz nutuk atmaktır. Soruyu ortaya atın Bırakın merak edip cevaplasın siz 10’a sorun o size sorsun onları değerlendirin

Anne onlar yapmıyorlar neden yapmıyorlar diye sorabilir bunu sorgulamak için sormaz açıklamanız için sorar sen sabırla anlatacaksın, açıklayacaksın sen anlatmazsan başkaları anlatır

-onlara güvendiğinizi söyleyin ve zaman tanıyın 

DUYGUSAL / SU

-zor çocuklardır
-hem işitsel , hem görsel, hem duygusal algısı vardır 

-hissederek öğrenir 
Hissederek işe ve insana yaklaşır 

-senin duygularını da hisseder 
Sinirliysen sinirlenir, heyecanlıysan heyecanlanır. Su gibidir girdiği kabın şeklini alır o yüzden karşısında duygu kontrölü yapabilmek çok önemli
Bir şey söylerken güzel dille söylemek önemli
Temelde 4 duygu vardır;
-kızgınlık, mutluluk, endişe, hüzün. Duygularla örülür

-alt ıslatma problemi genelde bu grupta görülüyor ve ilerde tansiyon problemi çok yasıyorlar 

-çok kararsızdır çünkü duygularıyla yönlendiriyorlar duygularını ayırt etmeyi, dinlemeyi bilmeyince bunları yönlendirmez ki.

-haya duygusunun en yüksek olduğu gruptur.

-çocuğa sosyal fobi, asosyal diye etiketler yapıştırarak onları kaybediyoruz.

-nasıl hissettirirseniz hissettiği şey Zihninde öyle yer eder hangi duyguyu vermek istediğinize çok dikkat edin

-bu çocuklara yapabilirsiniz demeyin bencillik ekersiniz. “İnşallah, Allah izin verirse yapabilirsiniz” deyin
Dene bakalım demeliyiz. Hayat çocuklar için bir keşiftir, bir arenadır. 

-onlara istediklerini alın fakat! Alırken şunu yapın nasiplerini, rızıklarını fark ettirin Allah’ın ona gönderdiğini söylemek gerekir. Biz materyalist bir toplum değiliz biz çocuğu paraya şartlı yetiştirmemeliyiz bu Avrupa standardıdır.

-Allah’ı hissetmek isterler 

KOKUSAL/ ATEŞ
-hem işitsel , hem görsel hem kokusal algısı vardır

-damak tatları çok iyidir 

-çok girişkendir

-göstererek farkedilerek öğreniyor. Bu çocuklar her şeyi yaşayıp deneyimlemek isterler hiç çekinmezler çok sosyaldirler

-elinizde bir ateş parçası varsa olumlu da fark edin güzelliklerini ortaya çıkarın.  herkesin içinde rencide ederek uyarmayın onu şöhret etmeyin yaptığı kötülüklerle reklamın iyisi kötüsü yoktur. 

-Bu çocuğun girdiği ortam ve arkadaş çevresi önemli çünkü yaşayarak tecrübe ediyor otokontrolü zayıf

-sorumluluk verin güvendiğinizi söyleyin, ancak takip edin