21 Aralık 2017 Perşembe

48 SAAT SONRA..






geçen sene bugün tam 48 saat sonra orada olacaktım orası, yani dünyadaki cennet yurdu olan yerde ilk zamanlarda gideceğime inanamadığım için bir türlü adapte olamıyordum ta ki havaalanına gidinceye kadar..birbirinden farklı simalar ama hepsinde aynı sevinç gözlerle birbirine bakıyorlar.. bakınca gülümsüyorlar.

kimi buruşmuş ellerinde tesbih, yıllarca beklemişte ilk defa nasip olacağı için dili şükür, gözleri nemli şekilde kimi henüz genç ve erkenden gidebilmenin ayrıcalığı içinde kimi ise ikinci gidişi olduğu için daha özlem dolu, daha farkında bir şekilde bekliyor, bekliyoruz..


saat 00:30 pasaport kontrolünden geçiyoruz evet.. algılıyorum, gidiyoruz rüya içine mi başka bir aleme mi bilmiyorum gidince göreceğim ama gidiyoruz.daha uçaktayken heyecandan yerinde duramayan, toplam 3 kafile 500 kişiyiz. hepsi aynı hislerle uyuyamıyor


saat 04:00 cidde havaalanına iniş yapıyoruz asfaltın sıcaklığı çarpıyor yüzümüze bir an önce beytullaha gitmek için sabırsızlanıyor herkes. otobüsler geliyor sırayla binen kafileler otellere doğru yol alıyor gözümde bir damla uyku yok yerine ayak bastığım şehirlerin anasıdır misafiri olduğum, kendisine karşı daima eksik kaldığımdır. Otele varıp kahvaltı yapıyoruz sonrasında gideceğiz. Mekke’nin havasından hep sert diye bahsedilir bana göre mekke, heybetli ve vakarlı bir şehir, şehirlerin anası denilmesinin sebebi bu sanırım her yer kayalık beytullahın arkasında sefil bir bina,yüksekliğiyle alçalıyor…servisler geliyor tünelden geçip, yaklaşıyoruz.. gidip de dönenler hep bu tünelleri geçince oluşan heyecandan bahsederdi.. şimdi anlıyorum tüm söylenenleri kalbim göğüs kafesime sığmıyor sanki zaman durmuş gibi yürüyoruz safa ve merve kapısıdan gireceğiz muhteşem bir mimari kalıcı bir yapı her taş orada olduğu için şanslı…yaklaştıkça dakikalar uzuyor gibi bir an önce görebilme isteği babamın ihramından tutuyorum gözlerim kapalı yaklaşıyoruz..sesler.. sesler.. geliyor ama sukunet hakim açıyorum gözlerimi..o an duruyor her şekil, her cisim anlıkta olsa duruyor dünya işte huzurdayım o siyah örtülü evin kapısında.. idrak edemediğim için ilk anda duayı dilime getiremedim o kadar heybetli ki ne televizyonda, ne fotoğrafta görünenle alakası yok..o kadar güzel bir siyahı var ki anne rahminde içinde olduğumuz siyah gibi..beytullah anne kucağı gibi içine alıyor, bağrına basıyor sizi..hiçbir siyah senin kadar beni içine almadı ve o kadar büyüksün ki, huzurunda küçük bile değilim..

genelde otele gitmezdim vakit kaybıydı çünkü. orada bir anımı bile israf etmenin pişmanlığı olsun istemiyordum daha oradayken ayrılacağım diye içleniyordum kafileden bağımsız, münferid geziyordum hedefim 70 tavaftı ama bunun zor olduğunu anladığım için rakamı 50ye çektim. gerçekten oralara gençken gidilmeli hem umre hem tavaf hem oradaki yorgunluk diri bir vucudun kaldırabileceği birşey. gecesi ayrı güzel gündüzü ayrı güzel renkler, simalar, hepsi birbirinden farklı ama gönüller bir..tavaftan sonra otele gitmediğim için saatlerce rukn-u yemani hizasında oturur seyrederdim hayatımda doyamadığım tek manzara.. bakıyorsunuz bakıyorsunuz doymak mümkün değil..biz çok şanslıydık çünkü çok sakindi her tavafta hemen hemen kabeye dokunabiliyordum ve en güzel doğum günüm oradaydı, benim için daha güzel bir hediye olamazdı. günler geçiyordu hızlı ve durdurabilme imkanı olmayan bir şekilde babamdan Allah razı olsun hacerül esvedi öpmem için beni muhafaza edip o alana sokmuştu ilk bakıp sonra doya doya öpmüştüm, hicri ismail'de, makamı ibrahim'in tam önünde namaz kılmış gözyaşımı dökmüştüm.ama ben bir şeyi çok istiyordum biz oradayken yağmur yağmasını çok şükür mevla isteğimi geri çevirmedi, o yağmurdan sonra hiçbir yağmura şemsiye açmadım..

son 3 gün…

vahyi kucaklayan hiraya çıkıyoruz kurban olduğum rasulullah efendimiz 40 yaşında, o dik dağı nasıl tırmanmış demekten kendinizi alamıyorsunuz.tüm mekke görünüyor ayrılırken mübarek ağzından dökülen cümleleri tekrar ediyorum içimden.onun yaşadığı hissi ayrılırken belki çeyreğini hissediyoruz hiçbirimizin o an ki duyguları onun yurdundan, kabeden ayrılırken hissettikleriyle örtüşmüyor..kabe uzaktan yıllardır onu beklemenin özlemiyle duruyor..ordayken en çok evet, kabeye her sene binlerce insan geliyor binlerce insan kabeye özlemle bakıyor sarılıyor ağlıyor peki ya kabe, kabe en çok kimin ona bakmasını, kimin onun etrafında tavaf yapmasını özlüyor.. tabi ki fahr-i kainat efendimizi..kimsenin yaşayamayacağı bir özlemle özlüyor yerine tutmayacaktır ama ben rasulullah efendimiz yerine de izledim onun yerine de tavaf ettim umarım rabbim kabul buyurmuştur umremi..

son gecemiz… ah o gece bitmesin diye o kadar dua ettim ki..rasulullah efendimizi anlamak için bir nevi hicret olsun diye sevre çıktık…o koku… o atmosfer… nasıl birşeydi hala anlamakta güçlük çekiyorum daha mağaranın eteğindeyken buram buram geliyor o koku.. ayrıyeten içinize çekmeye gerek yok yeteri kadar yoğun, tepe olduğu için sakin bir rüzgar esiyor özlediğim anlarda hep o rüzgarın hayalini kuruyorum..mağara çok dar sırtınız dik bir biçimde namaz kılmak mümkün değil ama orada kıldığım namazım diğer hiçbir namazıma benzemiyor düşünüyorum efendimizi düşünüyorum ağzımdan ne bir kelime çıkacak halim var, ne de kalbimden bir his dile gelmiyor.. mesela mağaranın duvarına dokunuyorsunuz.. o duygu var ya dünyanın hiçbir yerinde yok belki oraya milyonlarca insan el sürmüş ama siz oraya dokunurken buraya rasulullah dokundu diyorsunuz ya, bu tarifi olmayan bir şey tarifsiz… saatlerce oturduk sevr’de kimse yoktu o koku… hala hatırlıyorum koku hatırlayınca algılanan bi duygu değil ama rabbim hatırlatıyor..umutmamak için,hatırlıyorum.. sabaha doğru iniyoruz toplamda 2 saatte çıktık yavaş yavaş arkamıza baka baka iniyoruz insanlar hiraya çıkınca sevre çıkmaya gerek duymuyor sevr daha yüksek olduğu için korkutuyor ama gidecek olanlara en büyük tavsiyem çıkın..

ve son saatler birazdan ayrılacağız kendim duygularımı yoğun yaşayan bir insan değilim ama en büyük duygu yoğunluğunu oralarda yaşadım desem yeridir.
boğazım düğüm düğüm ayrılmak istemiyorum 50. tavafımı yapmak için kabeye gidiyorum bana bir arkadaşım sakın kendini sıkma ağlayabildiğin kadar ağla demişti.annemden koparılsam bu kadar üzülmezdim öyle ki ömrümde ilk defa içimin yandığını hissettim sanki kordan bir alev vardı tam göğsümde ve yakıyordu tüm bedenimi gözlerimi bir saniye ayıramıyordum beytullahtan ve son kez selamlıyordum hacerul esvedi elim kalkmıyor, gönlüm varmıyor ayrılmak istemiyordum gözümden kaybolana dek izledim..şuan zihnimde en çok o görüntü var ne videolar ne fotoğraflar hiçbiri değil o görüntüyle kendimi avutuyorum…yola çıkıyoruz.. medineye doğru gidiyoruz bir nevi teselli oluyor bizim için kafile de herkes beni teselli ediyor gençsin, bi daha gelirsin ama ayrılık bunların hiçbirini dinlemiyor




medineye girerken gözleriniz direk mescid-i nebeviyi arıyor ve görünce çocuklar gibi seviniyorsunuz.oteller çok yakın ravzaya, gelir gelmez gitmiştim.ilk günler fazla algılayamıştım çünkü medine o kadar sakin ki..sizi kendine alıştırıyor bi de mekkedeki o yoğunluk ve yorgunluk yok. ordayken nedense ravzanın önü çok sakin olurdu saatlerce yeşil türbeye bakan bir sutuna sırtımı verirdim..o sutunun yerinde olmayı ne çok isterdim.. saatlerce izlerdim..sanırım son gün güneş doğarken orada olduğumu idrak etmiştim akşamında selamlamaya gelmiştik efendimize veda edememiştim..ezan sesi… sokakları… insanı… yeşili ve o mermerlerin sıcaklığını hiç unutamıyorum orada hizmet edenlere o kadar imreniyorsunuz ki sabah uçan kuşlara, açılan şemsiyelere her birini gören insanlara ve siz gittikten sonra geleceklere imreniyorsunuz..
evet dönüyoruz.. uçak kalkıyor dönüyoruz gözlerimiz medine de kalplerimiz beytullahta kalmış bir şekilde dönüyoruz..gittiğime inanamadığım gibi döndüğüme de inanamıyorum.ta ki öğle ezanında ne mekkenin ezanı ne medinenin ezanı olmadığını anladığınızda işte o an koca duvarlar yıkılıyor üstünüze…günlerce hatta aylarca kendinize gelemiyorsunuz namaz kılarken karşıya bakınca beytullahla değil, duvarla yüzyüze geliyorsunuz.gitmeyen bir, giden bin hasret evet geçen sene bugün 48 saat sonra oradaydım.. cennet yurdunda..

Şimdi her uçak kalktığında her tünel çıkışında her yağmur yağdığında bir kuş sabah ezanıyla kanat çırptığında aklımı oralara emanet ediyorum.rabbim tekrarını nasip etsin es- selamun aleykum… koyu siyahlı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder