3 Mart 2021 Çarşamba

dijital günlük ve 4 bölüm.


Huuu içeride kimse var mı ? sosyal medya detoksumu gerçekleştirirken acaba üretkenlik için ne yapsam diye düşünüyordum sonra aklıma bir anda “benim bir blogum var” aydınlanması geldi. Şimdi bu biraz işi düşünce arayıp sormak gibi oldu ama neyse bloğum da alınmasın işte.
Günde 1 saatten az zamanı telefonu harcayanların oranı %12 imiş bu %12 kısma girebilmek için resmen er meydanındayım ve haydi Bismillah.


Aslında ben de bilmiyorum ne yazacağımı bir şeylerle dolduracağız işte. Üzüldüklerimden, sevindiklerimden, kazandıklarımdan kaybettiklerimden bahsederim belki de aman bundan kime ne canım? Ya da sadece düşüncelerden evet evet düşünmeyi çok erteliyoruz -düşünüyorum öyleyse yarın- diyoruz mesela hayır efendim şimdi, şu an. Bundan bahsederiz. Belki de.
Blaise Pascal 17. Yüzyılın Sonunda “insanın tüm sorunları insanın bir odada sessizce tek başına oturmamasından kaynaklanıyor” diye yazmıştı. Doğru söze ne söylenirse öyle söyleyelim işte. Sessiz bir odadayım düşünce beni bulsun böylece.



1. Bölüm;


Peki o halde birkaç gelişme ve değişimden bahsetmek istiyorum hoş anbele olduğumuz şu pandemi de hayatımda ne değişecekse ?
ama benim değişim dediğim şeyler, genelde ruhen olan değişiklikler ve bir takım büyümeler barındırıyor.
Yıllardır hep ;''asıl olan incitmemek değil incinmemektir ''düsturunu okudum, duydum bazen düşündüm bazen es geçtim hasbelkader öyle bir zaman geldi ki şu an bu durumu dibine kadar yaşıyorum.
Çok sevdiğim bir dostuma bundan bir ay önce kırıldığımı hissettim sonra şöyle dedim “neden , why why why???” Basit gelebilir, ama incinmemenin aslında hayatı karşıma otururtup ona şöyle bir “haddini bil haddini” diyerek olacağını anladım. Ama benliğe zarar vermeden, hayatın da duyguları var sonuçta saygı duymazsak psikologlardan azar yiyebiliriz öz şefkat cicim.



2. Bölüm
Kemal sayar’ın bir söyleşisini dinliyordum sansasyonel gerçekleri pat diye yüzüme vurdu, beynime kazındı şu cümlesi “bazı insanlar sürekli geçmişin yazgısıyla yaşar; “ben bunu hak etmiyordum kötü bir çocukluk geçirdim zor bir aile de büyüdüm hayat hep bana zor. Bazı insanlar gelecekte yaşar; korona bitmeyecek deprem olacak, kıtlık gelecek. Bazı insanlar da; an’ da Yaşar asıl yaşayanlar onlardır” yani hocam diyor ki siz yaşadığınızı mı sanıyorsunuz (hocanın dediklerini kendi anladığım şekilde yazmışımdır aldırmayın google bakıp , orjinalini bulursanız yeşillendirin) . Ruhlarımızda derin bir tefessüh meydana geliyor dur bakalım ne zaman buz dağına çarpacağız.







(Kitap okuyup sonrasında yazmaya devam edeceğim ama sizin tabii ki bundan haberiniz olmayacak.(oldu)



3. bölüm
Bu kaotik düzende gözünüze en çok çarpan ne oluyor? Sizi en çok üzen? Beni Allah'tan uzaklaşmak üzüyor ve bi o kadar ürkütüyor.
Geçenlerde bir arkadaşım başını açtı detaylara girmeden sebeplere inme niyetindeyim yani goygoy kısmı bitti.
Olaya şu alıntıyla girmek istiyorum;
“Harika bir yaz tatili dendiğinde kimsenin aklına umreye gitmek gelmiyor.
keyifli bir hafta sonu dendiğinde kimsenin aklına Kur’an ile geçmiş bir hafta sonu gelmiyor. Geçen gece çok eğlendik dendiğinde kimsenin aklına dini bir sohbet gelmiyor.
Çünkü hiçbirinde bir duygu yok hepsini davranış var. Öyle gösterilmiş, öyle öğretilmiş, öyle yaşatılmış.
Erken yaşlardan itibaren de dindar ailelerin ,çocuklarına /gençlerine yatırımı bilgi düzeyinde oluyor. Kalp düzeyinde olmuyor Erken yaşlardan itibaren kuran ezberletiyor namaz kıldırılyor ancak kalbe dönük herhangi bir yatırım olmuyor. Bu nedenle de çocuklar ve gençler anne baba kontrolü altında oldukları dönemlerde veya yerlerde bilgilerini konuşturuyor davranışlarını gösteriyor ancak sevmediklerinden, sevimli bulamadıklarından ,heyecanlanmadıklarından ,kendi başlarına kaldıklarında tam tersi bir hayat tarzını yaşıyorlar.''
Açılan kişi kimdir nedir çok önemli değil ama alıntı bi hayli önemli. (5 dakika düşünme molası)
Önemli olan yaralayıcı olması üstelik bu açıklama altında herhangi bir pişmanlık barındırmayan ,öz benliğini kazandığını vurgulayan fikirler yatıyordu. E neden uyarmadın diyor olabilirsiniz. Akan Selin önünde durursanız sizi de sürükler. Gözlemlediğim bir kaç şey var ve sosyolog bilgisi olan araştırmacılardan birinin konuşması bunu destekliyor (kitabını aldım okur okumaz tavsiye edeceğim.)
Haberi aldığımda ilk tepkim şu oldu;
1- asla garantimiz yok imanlı doğmuş olmak değil İman (yaşayış olarak) üzere ölmek asıl mesele.
2- böyle değişimler bir an da değil, tedricen oluyor ve bu insanlar önce çevrelerini değiştiriyorlar.
Diğer sebepler(sosyolojik)
1.Bireyselleşme
2.Akılcılık
3.Mekan ve etkileşim
4.Siyasal İslam ve hakim dini anlayışın etkisi. Bunlar Türkiye üzerinden yapılan çalışmalar da öne çıkan sonuçlar dünyanın geri kalanına bakmak dahi istemiyorum. Bu konuda detaylar gelecek.





4. bölüm
İnsan hayatının belli dönemlerinde bazı şeyler de bozuk plak gibi takılıp kalıyor (kötü anlamda değil) buna algı da seçicilik de dahil olunca vay dinleyicinin haline. dijital minimalizm kafama kazındığından beri, sürekli onunla ilgili algı da seçicilik yaşıyorum ya da konu dönüp dolaşıp oraya geliyor. (bkz; yazının başlığı) Konuşmalarımın bir kısmını, bir kısmı değil belki tamamını ona bağlıyorum. Bunu bir dönem şeker diyeti için yapardım bir dönem beyinle ilgili konuşmalar bir dönem alanım olan tasavvuf ,Akaid fıkıh ve şu anda da çocuğuma bağlıyorum ,çocuk gelişimi sensörlerim daima açık. Şaka şaka proje yetişririr gibi çocuk yetiştirmiyorum. Dümdüz çocukluğunu yaşasın kafi.


bu hep böyle mi sürüp gidecek derken aslında inşanı değiştiren şeylerin,
kendine sorduğu SORULAR değil dürüstçe verdiği cevaplar olduğunu öğrenmiş
oluyorum(mış dilini kullanmaya gerek var mıydı ? Tartışılır) Bu yazının devamı gelir mi?
Tartışılmaz. Oradan buradan derken yorum düşünce için ; koyusiyahli@gmail.com var.


5. bölümde görüşmek dileğiyle




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder