3 Ağustos 2020 Pazartesi

kara kutu günlüğü/Perde II

2020 kimsenin planladığı gibi gitmedi. Hayat aslında bu yıl içinde herkese, planları yapanın yaradan olduğu ikazını verdi. Kimse mutluluktan tamamen nasiplenemez çünkü her mutlu durumun tatsız bir yanı vardır.
İmtihanlarını bilemez çünkü imtihana hazırlanmak için bir eşik vardır.
''Asla bu insanlarla kötü olmam'' dediklerim buruklukla eksildiler hayatımdan büyüttü beni bu yaşananlar. Belirsizlikler hayatı yaşanılır kılan esaslardır, eğer tahammül edebileceğimden daha fazla şey bilseydim mutsuzluktan kolumu dahi kıpırdatamazdım.

Geçen haftalar, tatil planları, gelecek planları konuşurken tevekkül etmekle kurtuluşa ereceğimiz bir imtihanın içine sürüklendik. Bıraktım kendimi ama benden güçlü insanları yanımda görmek bambaşka boyuta taşıdı olayları. Ben bir üzüldüysem onlar iki üzüldüler keder  yerini teslimiyete devretti.

Musibetlerin hepsi fani ve inşirah kapısının açılmasına vesiledir belki 2-3 gün önce bunları yazamayacak kadar kendimi koyvermiştim ama bugün dinginlik var üzerimde bilmiyorum belki düşüncelerden kaçmayı başarıyorumdur ya da geçeceğini bildiğimden ''Geçici olan şeylerin hakikatte yok sayıldığına'' inanıyorumdur.

Elbette ki tamamen şeffaf olamıyorum benden daha kederlileriniz, imtihanı ağır olanlarınız vardır fakat ben durumu; şükredecek şeylerin varlığıyla avutuyorum. Elhamdulillah ala külli hal. Rabbimizin bize bir şey vermesi ve alması arasında bir fark yoktur, hal o ki bizde rıza bozulur.

Psikoloğa gitmeye karar vermiştim ama bir insana kendisi dışında yardım edilemeyeceğini, kendime yardımım dokununca anladım belki de aşmak için gitmeli ama şunu söylemeliyim ki; olan bitene teslim olmak; tadına doyulmaz bir rahatlık ve emniyet duygusunun kaynağıdır. Kendimi güçlü diye görürdüm ta ki 44 kiloya düşüp ayna da yüzleşinceye dek. Burada acıtasyon yapmıyor aslında farketmek ve geçişle değişen durumu aktarıyorum. Meğersem içten güçlü hissetsem de dıştan mental olarak erimişim. Neyse ki inanmış-itaat etmişim-iz.

Basit meselelerin omuzlarımda bırakılması beni çökertmiyor ve eksilen insanlar iyi ki gittiler dedirtiyor.

Belki de delirmişimdir his boşluğunda kalmışımdır aklıma ''inception'' filminde araf olan kısım geliyor ne dersiniz akıl mı kalp mi yoruyor?



1 yorum:

  1. Aslında ikisi de yoruyor. Önce akıl başlıyor susmuyor ardından kalpte konuşmaya başlayınca kendi sesinden uzaklaşmak istiyorsun. Kendi imtihanın içinde boğulurken başka sıkıntıları düşünmekte bazen batırıyor bazen çıkarıyor. Allah imtihanlarımızı hafifletsin. Yüreklerimize sekine versin. ��

    YanıtlaSil