30 Mart 2021 Salı

DİJİTAL DETOKS.


Detoksta bir ay doldu ilk haftalar sıkıntıdan evin içinde dört döndüğüm oldu aslında sosyal medyadan son 1 yıldır kendimi tecrit ettiğimi düşünürken, olması gerektiği kadar tecrit etmediğini gördüm.
Neden bu karara vardığıma gelirsek; kuran’da “zaman” için yemin edilmiştir bu da Cenab-ı hakkın yemin ettiği hususa önem atfettiğinden ötürüdür. Vaktimin kısır döngüde ve her boş anımda elimin kara bir ekrana gitmesinde, pek hayırlar bulacağımı ummuyorum.

Bu yazıyı okurken bu da amma yaygara yaptı bu meseleyi diyebilirsiniz çünkü insanız; Bildiklerimizi abartmaya bilmediklerimizi küçümsemeye meyilliyiz.
Bildiklerimizi büyütmeye, bilmediklerimizi küçük görmeye programlanmışızdır ve tabi ki en önemlisi;Bir şeyi gündeminizde tutmak istiyorsanız, sürekli ona dair kendimize çağrışımlar belirlemeliyiz (o konuya dair okuma, dinleme, izlemeler)

Freud ve Pemberton’un kokainden büyülenmesi gibi biz de bugün teknolojiye hayranız ve bedelini görmezden gelmeye hazırız. Zararını değil ,yararını deşiyoruz çünkü parıltılı görünen bir çok yararı var.
Her yeni bağımlılık aklanmak için kendine yollar arar eroin, uyuşturucu gibi maddesel bağımlılıklar da ilk keşfedildiğinde uzunca bir zaman zararına set çekildi (bkz; freud ve pemberton’un bu konuda çalışmaları ve alternatif bulma çabaları)

Bu süreçte sosyal medyayı bilgisayar ve bozuk bir telefondan kullanırken, elime telefonu her aldığımda tek uygulama olan kitap sitelerinde döndüm durdum 
Bu cihazlar sürekli bizimle olacak şekilde tasarlanmıştır satış artırıcı temel özelliklerinden biri budur ve bu nedenle hayatlarımızın teknoloji ve teknolojisiz bölümleri arasındaki sınırları delmelerine izin vermek çok kolaydır.


Dijital minimalizm/ cal Newport ( bu adam pazar listesi yazsa dahi okurum) kitabını rehber edinerek ilerledim/ Kitabın asıl hedefi; sosyal medyayı tamamen hayatınızdan çıkarmak değil,
Kaçınmamız teknolojilerin boşluğunu dolduracak yüksek kaliteli faaliyetler keşfetmek.
benim keşfettiğim faaliyetler; salt yürüyüş,(telefonsuz ve mümkünse erken saatlerde) yatağa yarım saat erken girip, yarım saat erken uyanmak, vaktim yok dediğim bütün işlerime vakit bulmak(derin temizlik vs), kafamın bir köşesinde geçen düşüncelerin hepsinin daha sağlıklı olması, daha huzurlu hissetmek ve okuduğumdan daha fazla kitap okumak hatta 3/4 kitabı birden okumak

Özellikle YouTube, meğersem sürekli güncel olarak kullandığım bir platformmuş.Ben bunu Instagram diye düşünüyordum fakat fena yanıldım.YouTube’a her seferinde elim gitti o dürtüselliği atlatmanın tek yolu bu aşermenin sonlanacağına inanmak ve BEKLEMEK. Bekleyince geçiyor.
Diğer bir şey bu detoks bittiği zaman daha önce gerçekleştirdiğim detokslarımdan da tecrübe ettiğim üzere, kullandığım teknolojilere hevesle geri döneceğimi düşünmüştüm.Aslında bunlardan hiç zevk almadığımı fark ettim
dizi platformları da bir nevi bağımlılık aslında özellikle tek sezonluk dizileri başlayınca, tüm her şeyi bırakıyordum buna binge watching deniliyor bir oturuşta bitirmenin altında yatan sebep ise; BELİRSİZLİK.
buna da şöyle bir çözüm getirdim; Bir bölüm genellikle 42 dakika sürer ilk bölümün son birkaç dakikası ilk belirsizliği kurgulamaya ve vermeye ayrılmıştır; Mesela biri vurulur ve biz hayatta kalıp kalmadığını merak ederiz veya katil ortaya çıkar ama biz kim olduğunu göremeyiz. Sonra ikinci bölümün ilk Birkaç dakikası ilk bölümün sonundaki belirsizliği çözmeye ayrılır bu sayede izleyici aynen tahmin ettiğiniz gibi bölümün sonuna doğru gelecek ikinci belirsizliğin beklentisiyle izlemeye devam eder. Her bir 42 dakikalık bölümü başından sonuna kadar izlemek yerine, her bölümün ilk 37 dakikasına bakıp diziyi belirsizlikten önce kapatmaya başladım. Ya da bir sonraki bölümün başına bakıp belirsizlikleri çözümleyip kapattım bu yaklaşım izlemenin keyfini azaltmadı, ardarda izleme olasılığını azalttı

Yazar sizden minimalist teknoloji elemesi yaparken bu detoksun sonucunda ne gibi faydalar elde ettiğinizi soruyor (?)Ben bunu bir dürtü olmaktan çıkardım sadece ihtiyaç dahilinde ve faydalı olmak adına paylaşım yapmaya başladım.
Ve kendime şu soruyu sordum; bu teknoloji gönülden değer verdiğim bir şeye doğrudan fayda sağlıyor mu ?
Kitap grubu beni en yararlı uğraş olarak yönlendiren meşgalem oldu ve detoksu grupla gerçekleştirmek, insanları şahit tutmak ayrıca etkili oldu diyebilirim. Bu arada grubu (bu bir itiraftır)kendim için kurdum çünkü insan önce kendi için okur başkaları için okuduğu zaman okuduğundan bir şey anlamaz, popüler olduğu için okuduğu kitabı hızlı bir hevesle bitirir ve okumak için okumuş olur. bu sene okuduğum ve beğendiğim kitapları ikinci kez okuduğumda hiç fark etmediğim noktaları fark ettim. bilginin irfana dönmesi gerektiğii; Yalnız baya ciddi fark ettim ve işe koyuldum.
Nitekim öyle de oldu kusursuz dikkat, dijital minimalizm gibi hedeflediğim konulara, beraber hareket ederek ve karşımdaki kitleyi şahit tutarak daha kestirme bir yoldan ulaştım.
Şimdi size tabi ki Hedonist klişelerle gelmiyorum. Haleluyaaa ha-le lu yaaa hadi derin nefes alın ,eller yukarı hopp rahatlama geldi mi ponçikliğine de bürünmüyorum ben hayatımı yönetmeyi başardım, sizde başarın istiyorum .

  Dijitalleşme azalttıkça kitap okuma performansım da yükseldi. Dikkat seviyem de ise ciddi bir ilerleme var yani mesele vitamin eksikliği falan değil sizden almayı istedikleri bir şey var o da dikkatiniz. Dikkatinm bana aittir neye dikkat edeceğimi ben seçerim Buda benim için neyin gerçekten değerli olduğunu gösterir. Dijital çağı bende;her şeye odaklanmalı ve hiçbir şeyi kaçırmamalıymışım gibi bir dürtü oluşturuyor ,kapasitemin üzerinde bir performans bekliyor.

İnsan bir şeye kendini vererek pür dikkat odaklanmış ise dikkatini böldüğü zaman yeniden bunu toparlaması tam 22dk alıyor ve biz her seferinde tam odaklanmışken ,telefonu elimize aldığımızda, yeniden okumaya ya da işimize dönünce , 22dk boyunca okuduklarımız çöp oluyor bu meseleyi aşınca,Kitabı anlayıp, bilgilerini aklımda tutmam isabetli olmaya başladı.
Kitap, kendisiyle beraber başka bir faaliyet yürütülmesine izin vermeyen bir objedir; sizin dikkatinizi kendine mahkum kılar. Teknolojik aletlerin sunduğu çeşitli aktivite ve oyunlar kişinin dikkatinin dağılmasına davetiye çıkarmaktadır. Size bilgilerimi Google’dan aktardım desem bana itimadınız ne derece olurdu acaba ? internetten edindiğimiz bilgileri hatırlamak konusunda kendimizi zorlamayız buna “google etkisi” denir. Çünkü bir tuşla aynı bilgiye yeniden ulaşabileceğimizi biliriz ama Kitap okumak tamamen salt ve analog bir beceridir en önemlisi güvenilirdir. Nicholas Car şöyle diyor; İnternetini oluşturduğu en büyük problemlerden biri, internetten edinilen bilginin “uzun süreli bellek “ve “çalışan bellek “ arasında karışıklık yaratmasıdır.Sağlamlaştırılıp bir temele oturtulmayan bilgi uzun süreli belleğe aktarılamaz. Bu bilgi çalışan bellekte kalır. İnternete maruz kaldığımız yoğun bilgi ve bilgi işleme hızımız yüzünden, detaylar uzun süreli belleğe atılamıyor. Sanılanın aksine uzun süreli bellekte bilgi aktarmak beynimizde yer açar; yeni bilgiler için beyinde alan kalır ancak çalışan hafızadaki bilgiler beynin yüzeyini o kadar meşgul eder ki başka bir şeye akıl yormak için kapasite kalmaz ayrıca bu bilgiler yerleşmiş ve uzun süreli belleğe atılmış bilgilerde olmadığı için bu bilgileri geri çağırmak da hatırlamakta kolay değildir. Tüm bu nedenlerden dolayı internetten edindiğimiz bilgiler sonucunda sanki çok şey biliyormuş gibi hissederiz ancak sağlam ve kolayca hatırlanan bir entelektüel birikim ortaya çıkmaz .Kendimizi olduğumuzdan daha bilgili ve zeki sanırız Buda yeni neslin en büyük yanılsamalarından biridir.''
Peki çok okumak iyi bir şey midir? diye sorular alıyorum. Okumayıp ne yapacağım? diye cevap veriyorum. Açıkçası ,silikon Vadisi’nin kuklası olmak beni huzursuz ediyor.
eskiden âlimler daha fazla okumak için yemeklerini sıvı formatta tüketirlermiş soruyorum size okumak niteliği varsa zararlı olabilir mi?

Silikon vadisi demişken onlardan nefret ediyorum. hayatınızı mahvettiği için bir uyuşturucudan Nefret etmeye başlasanız bile beyniniz o uyusturucuyu istemeye devam eder. Geçmişte onun psikolojik bir gereksinimi yatıştırdığını hatırlar ve bu nedenle de aşerme şeklindeki istek devam eder .
Aynı şey davranışlar içinde geçerlidir çok fazla zamanınızı tüketti için Instagram veya Twitter’dan artık nefret etseniz de güncellemeleri istemeye aynen sizi mutlu ettikleri zamandaki gibi devam edersiniz. Bu kadar zararlı olmasını bildiğim halde kendimi nasıl ona bırakırım bu biraz bence iradesizlik veya kendini önemsememe durumu.
Burada önemli olan kendimize anlamsız yükler bindirmemek, kimseyle kıyaslamamak. Çünkü her birimizin şartları , mizacı, hayat düzeni bambaşkadır. O yüzden bildiklerimizle amel edersek rutinlerimize sadık kalırsak hakikaten zor olduğunu düşünmüyorum.
Yine sosyal medyanın en zarar verici yönlerinden bir tanesi karşımızdakini bir makine olarak algılayıp, ona göre empatiden yoksun davranmamız.
orada bir insan yok, bir makine var.
Araştırmalara göre Z kuşağında şu anda anksiyete yani kaygı bozukluğu çok yüksek. Ben neslinin belirleyici özelliği şu ;iPhone’lara ve sosyal medyanın içinde büyüyen bu gençler kesintisiz internet erişiminin olmadığı bir dönemi hatırlamıyorlar bu özelliğin bedelini de ruh sağlıkları ile ödüyorlar. 
Yok kavramını bilmiyorlar çünkü Google de her şey var.
İnsan anksiyete gibi bir rahatsızlığın sebeplerinde çok derin nedenler arıyor çünkü teknoloji bağımlılığını kendine yakıştıramıyor. Halbuki bugün ilk akla gelen sebep olmalı.
Teknoloji ,kültürün bir parçası haline geldi ve ufak tefek şeyleri kaçırmayı dert etmemeliyiz diyor cal Newport. Fakat hayatı güzelleştiren halihazırda emin olduğumuz şeylere zarar verirsek dönüşü yok(ailemiz, ahlaki ilkelerimiz vs)


Diğer bir sinsi etkisi;” Çevrim içi iletişimi ayırdığınız anları da ele geçiriyorlar bağlantı kurma daha iyi iken, iç gücümüz o kadar güçlü ki bir arkadaşımızla sohbet ederken veya çocuğumuz da vakit geçirirken elimizin altındaki cihaza göz atmak ,hepsine karşı koymak da zorlanıyoruz (sürekli şunun değerlendirmesini yapmaya başladım; “Çocuğum mu daha önemli yoksa benden cevap bekleyen mesaj mı? Yapılan bir araştırmanın ortaya koyduğu üzere, bebekler içgüsüsel olarak anne ve babalarının gözlerini takip ediyorlar. Dikkati dağınık ebeveynlerin çocuklarının da dikkati dağınık oluyor, çünkü odaklanamayan kişiler çocuklarına da aynı dikkat modelini öğretiyorlar. Araştırmayı yöneten kişi şöyle anlatıyor; çocukların dikkati sürdürme yeteneği,ileride dil öğrenme, problem çözme ve diğer önemli bilişsel gelişim noktalarında ne kadar başarılı olacaklarının güçlü bir göstergesidir. Çocuklara oyun oynarken en dikkati dağınık gözüken veya gözleri etrafta fazla gezinen kişilerin, büyümenin önemli bir aşamasında dikkat süreleri gelişmekte olan küçük çocuklarını olumsuz etkiledikleri gözlemlenmiştir” Çocuğuma vereceğim en önemli şey dikkatimdir ve ona yaptığım bu yatırımın beni bir çok vicdan azabından azad edecektir.
Yine ebeveyn olarak Şunun farkında olmam lazım; bağımlılık geliştirmesini baştan önlemek varolan kötü alışkanlıkları düzeltmekten çok daha kolaydır. Bizler çocuklarımıza nasıl yemek yiyeceklerini ne zaman uyuyacaklarını ve başkalarıyla nasıl etkileşime gireceklerini öğretmişizdir Ancak günümüzde teknoloji ile etkileşimin nasıl ve her gün ne kadar süreyle olacağını öğretmeden yapılan ebeveynlik günümüz şartlarında eksik yapılmış demektir çünkü bu çocukların hayatında teknoloji önemli bir yer kapsıyor)

o yüzden burnumuzun dibinde ki daha zengin etkileşimini niteliğini de düşüyoruz. Analog beynimiz ,hemen yanımızdaki insan ile o esna da bize mesaj atan başka birinin teşkil ettiği önem arasındaki ayrımı kolayca göremeyebiliyor.

Günlük olarak sosyal medyadan uzaklaşmanın bir kas gibi olduğunu düşünün, can sıkıntısına izin vermek için çok çaba sarfetmek gerekiyor çünkü canımızın sıkıntısını giderme endeksli olduğumuz için ,silikon vadisi bizi tam da bu noktadan esir alıyor.
Can sıkıntısına, beğen tuşu ya da etkileşim alternatif olduğundan beri doyumsuzluk ruhumuzu sömürüyor ve her seferinde daha da kendimizden taviz veriyoruz sonunda sosyal medya da istemediğimiz birine dönüşüyoruz.
Asıl olan telefonu elime alacağım anı beklemek değil, ondan ayrı kaldığım anı daha çok çeşitlendirmek ve ihtiyaç dahi duymamaktır (dürtüsel olarak can sıkıntısında elinin gitmesi gibi)
“Sıkıntı halinde zaman geçmez insan zaman hisseder içi anlamlı bir biçimde doldurulamayan ve giderek uzun zaman acı verici bir sıkıntıya dönüşür sıkıldığımızda zamanla bir meselemiz vardır onunla ne yapacağımızı bilemeyiz sıkıntı, varlığı zamana hapseder can sıkıntısı modern insanın anlam buhranının en önemli belirtisidir” Bu yüzden can sıkıntısı düşündüğümüzden daha değerli bir nimettir kendi ruhlarımıza değebilmek ve başka ruhlara dokunabilmek için.


Bir diğer şey ;Beğen butonuna basmayı bırakmak zira beğen butonu çaktırmadan hayatlarımızı ele geçirdi ve ilk dijital uyuşturucu olarak ortaya çıktı. Butona basmak, irtibatın sohbete makul bir alternatif olduğu fikrini aşılıyor.
''Bugün kendimizle O kadar sarhoşuz ki ;başka insanların yiyip içeriklerimizle, gittiğimiz tatillerle çocuğumuzun aktiviteleri ve doğum günü ile ilgileneceklerini sanıyoruz.
Kendimize aşırı odaklanmak hem çevremizdeki insanları sarih bir biçimde görmemizi engelliyor hem de kendimizin gerçekte ne olduğunu fark edebilmemizin önünü tıkıyor kendimizi özel hissettiğimizde kendimize dair farkındalığımız azalıyor” diyor Kemal sayar. bende de bir zaman sonra şu düşünce nevinime geçti; bir çok kez sizlerden eleştiri, öneri ya da güzel iltifatlar alıyorum. Sosyal karşılaştırma ilkesine göre, sahip olduklarımızı sürekli başkalarınınkilerle karşılaştırırız ve bu çark sosyal medya da tam takır işliyor.
Ben bir başkasının hayatını bu kadar meşgul etmemeliyim neden onun benim hakkımda düşündükleri, beni bu kadar ilgilendirsin gerçekten neden? bunları düşünecek kadar boşluğunuz varsa neden kendini inşa etmez insan mesela? ben bunları düşündüm ve sanırım öncesinde de şimdi de, kimseye yorum beğeni dm atmak gibi yöntemlerle iletişime başvurmıyorum. O insanın yaptığım yorum ile halet-i ruhiyesinden mesul olmayı da vicdanıma yediremiyorum. Çok acil bir durum söz konusu ise mailden ulaşmaya çalışıyorum.

E sosyal medya bu kadar illet bir şeyse o zaman  tamamen kapatıp gitmek daha akıllıca olmaz mı?

Yapılan bir araştırmaya göre bağımlılıktan uzak durduğunuz süre zarfında, kendinizi iyi hissetseniz ve ben tamamen bıraktım deseniz bile, tekrar kullanmaya başladığınızda buna tekrardan eğilimli hale gelme ihtimaliniz çok yüksek. Oyun bağımlısı, internet bağımlısı için en tehlikeli zaman, İşlerim bağımlılığını tamamen geride bırakmış olduğuna inanmasını sağlayacak kadar iyi gittiği zamandır. Tam bu durumda “Yeniden açsan ne olur ki ?”diye açtığınızda ilk zaman olan bağımlılık durumunuza geri dönebiliyorsunuz işte bu yüzden azaltmak çözüm olabilir ama tamamını bırakmak asla çözüm olmuyor.
Neden kaçınmamız gerektiğini biliyoruz ama onun yerine ne koyacağımızı bilmiyoruz. Bastırma tek başına işe yaramaz ama bastırmayla birlikte dikkati başka yöne çekmek birlikte çok işe yarar.
O yüzden detokslama sürecinde alternatif hobiler ya da uğraşlar üretmek bu süreçte çok önemli.

Özetleyecek olursak uyguladığım stratejiler şöyle;

-sosyal medyayı bir eğlence amacı olmaktan çıkarmak

-30 günlük periyot uygulamak (YouTube Twitter)

-ınstagramı ilgi alanlarımla alakalı az sayıda hesabı takip edecek şekilde kullanmak(takipten çıkarmıyorsam bile gönderileri sessize almak) ve beğen butonuna ekseriyetle basmak

-Sosyal medyayla ilişkimi, kendi hayatımın sosyal medya uzmanıymışım gibi düzenlemek.

-Telefon her zaman yanımda olmalı fikrinden kurtulup, gönüllü yalnızlık gerçekleştirmek (telefonu yanımda taşımak ne kadar normal ise , taşımamakta bir o kadar normal bir durum) ve yanımda telefon olmadan yürüyüşe çıkmak.

-telefon elimde uzun süre kaldıysa hemen ekran süreme bakıp bırakmak

-kendime her seferinde telefon mu yoksa sosyal ilişkilerim mi, kitap okumam mı, kendimi dinlemem mi daha önemli diyip, durumu değerlendirmeyle içinden sıyrılmak.

-Her an ulaşılır olmak insanlara hemen dönmem gerektiği anlamına gelmiyor. Bir mesaja cevap verince arkası kesilmiyor bu sebepten insanları direk aramak ya da ses kaydı atarak vakitten istifade etmek.

-analog bir beceri geliştirmek ya da illa dijital bir meşgale olacaksa blog yazmak

-dizileri hergün 1 bölüm izlemek, diziden ziyade film / belgesel izlemeyi tercih etmek ve 37. Dk bırakmak.

-paylaşacağım şeyleri özenle seçmek zira onları kendime mail atmak gibi bir süreçle uğraşıyorum bunun için sık paylaşım yapmamak yaptığımın da niteliğinin olması.

-son 1 hafta telefonu uyumaya 1 saat kala tamamen kapatmak.

-telefonu mümkün mertebe kendimden uzakta tutmak

Hiçbir şeye vaktimiz yok diyoruz ama ekran süremizden haberimiz yok. İnterneti yararlı kullanayım Polyanacılığına yenik düşüp, bu sefer soluğu Netflix de alıyoruz yani dijitalleşmek yakamıza yapışmış, bırakmıyor.
Büyük bir şey yoktur, küçük şeyleri büyük bir şevkle yapmak vardır
İnterneti kullanmaya bakış açım çok net şekilde değişti umarım size de bu noktada Ufuk açmıştır söylediklerim. Kitaplardan ve sosyal ikilem belgeselinden zamana yayarak ve sindirerek içselleştirdiğiniz müddetçe, büyük istifadeler elde edeceğinizi düşünüyorum . Sevgiler. 

İnstagram:koyusiyahli.
Mail iletişim: koyusiyahli@gmail.com 








1 yorum:

  1. Yazınızın tamamını okudum aynı dertden muzdarip biri olarak bana ilac gibi geldi cok tesekkur ederim yureginize saglik.. istegramdan takip ediyordum sizi tavsiye ettiginiz kitaplarin bir cogunu alip okudum sizin gibi faydali insanlari takip etmek icin açtığım istegram benim bagimlisi oldugum girmeden duramadigim girdigimde ise kendimi kaybedip saatlerin nasil gectigini anlamadigim yer olmustu.bana yol gosterdiniz Tesekkur ederim..

    YanıtlaSil